Söz Ağızdan Çıkana Kadar Esirindir

 

10 Şubat 2018 12:42
Söz Ağızdan Çıkana Kadar Esirindir





  Yazar Rana Çeçen

 

Yıllar önce bir yakınım evlenmişti.
Damat tarafı bu evliliğin olması için, kız tarafından öne sürülen bütün
şartlara olumlu yanıt vermişlerdi. Yapıp yamayacaklarını düşünmeden birçok söz
vermiş, çeşitli vaatlerde bulunmuşlardı. Nihayetinde nasip oldu ve evlilik
gerçekleşti. Lakin zaman geçtikçe verilen sözlerin, yapılan vaatlerin
gerçekleştirilmesi bir yana, aksi davranılmaya başlandığı görüldü. Bundan
sıkıntı duymaya başlayan gelin, kendilerine önceki sözlerini hatırlattığında
ise verilen cevap, bırakın bir Müslüman’a, hiçbir insana yakışmayacak türdendi: 

“O söylediklerimize gerçekten inandın mı?” 

Evlilik öncesi gerek damat ve gelin adayları ve gerekse de
aileleri tarafından karşı tarafa verilen sözlerden ve vaat edilen şeylerden ne
kadarının gerçekleştirildiği ile ilgili yapılmış herhangi bir araştırma ve
istatistik var mı bilmiyorum ancak, âcizane gözlemlerim ve de tecrübelerim, bu
oranın çok cüzi olduğu yönündedir. Oysaki hiç kimse, mutsuz olmak
ve dahası ileride aile yuvasını dağıtmak için aile kurma teşebbüsünde bulunmaz. Bu işe
girişen herkesin gayesi, dünya ve ahiret saadetine götürecek yola adım
atmaktır. Hal ve gerçekler böyleyken ne oluyor ki öncesinden verilen sözler,
zaman içerisinde unutulur ya da bile bile yerine getirilmez? 

Ahde ve söze vefa, Mü’minlerin özelliklerinden biridir. Bu
kime karşı yapılırsa yapılsın aynıdır. Ancak en yakınına karşı bu sorumluluğu
yerine getirmeyenin, başkalarına karşı yapması pek de mümkün olmaz. Onun için
de ne zaman ve ortamda olursa olsun kişi, ağzından çıkana mukayyet olmalıdır.
Bunun aksi durumlar, hem Allah katında ve hem de kullar katında hoş görülmeyen
işlerdendir. 

“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında büyük gazab gerektiren bir iştir.” (Saf/ 2-3) Diye de uyarmıyor mu Yüce Allah? 

Müslüman olmasa bile yerine getirmeyeceği sözleri vermenin,
hiçbir ahlaklı insana yakışmayacağını herkes bilir. Resulullah (SAV)’ın “Münafığın alameti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, söz
verdiğinde yerine getirmez ve emanete ihanet eder.” Diye buyurduğu
hadisinden de anlıyoruz ki, erdem sahibi kişi bunlardan uzak durmaya
çalışandır. 

Eşler birbirlerine namuslarını ve hayatlarını emanet
etmişlerdir. Birbirlerine yardımcı olacaklarına, birbirlerinin mutluluğu için
çaba harcayacaklarına dair sözleşmişlerdir, ahitleşmişlerdir. “…Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz...” (Bakara/ 187)ayetinin de ifadesiyle birbirlerini çirkinliklerden,
soğuktan, sıcaktan koruyup muhafaza eden bir elbise gibi sırlarını, kusurlarını
ve eksikliklerini gizleyeceklerine, iyi günde kötü günde hep beraber
olacaklarına dair sözleşmiş ve teminat vermişlerdir. 

Zaman içerisinde ne değişiyor ki, eşler daha önce
söylediklerinin tersi için uğraş vermeye başlarlar. Verilen söz kişinin gücü ve
imkânı dışında ise, bunu sözü vermeden önce göz önünde bulundurmalıdır. Veya
imkânsızlıklar daha sonra ortaya çıktıysa kişilerin anlayışlı davranması
gerekir. “Kıyamet gününde Allah katında sorumluluğu en büyük olan
emanet, kişinin baş başa kaldıktan sonra, karısının ifşa ettiği sırrıdır.” Diye buyurur
Resullullah (sav). 

“Emaneti olmayanın imanı yoktur, ahdine riayet etmeyenin de dini
yoktur.” Hadis-i Şerifi bu konunun ehemmiyetini açıklar. 

Vaktiyle zatın biri, arkadaşlarıyla hasbihal ederken söz
arasında hanımını boşayacağını söyler. Etrafında olanlar merakla bunun sebebini
sorduklarında; “sizlere hanımımın kusurlarını nasıl anlatabilirim ki” diye
cevap vermiş. Eşinden ayrıldıktan sonra meraklarını yenemeyenler bir cevap
almak ümidiyle tekrar zata gider ve “artık hanımınız olamadığına göre bize
boşanma nedeninizi söyleyebilirsiniz” derler. Zat bu defa da; “yabancı bir
kadının kusurlarını nasıl söyleyebilirim” diye cevap vermiştir. Eşler
birbirlerine karşı vefakâr olacaklar ki; topluma vefalı, sözüne sadık kişiler
yetiştirebilsinler. Ağızlarından çıkan ve çıkacak her bir söze “acaba” diye,
tereddütle yaklaşan eşler arasında muhabbet nasıl devam edebilir, nasıl huzurlu
bir aile yuvası kurulabilir ki? 

Herkes zaman içerisinde elinde olmayarak gerçekleşenler
hariç, maddi ve manevi kapasitesini az çok bilir. O vakit verdiği sözlere
riayet etmek bir vefa değil midir? Zannediyoruz ki, vaziyeti idare etmek için,
işimizi halledinceye kadar her istediğimizi söyleme hakkımız vardır. 

Resulullah Efendimiz (SAV)’in “Hud Suresi beni
ihtiyarlattı” demesinin nedeni o surede bulunan; “Emrolunduğun gibi
dosdoğru ol. Beraberindeki tevbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet
ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.” (Hud /112) Ayet-i Kerimesi değil midir? 

Ne yazık ki, öyle bir hale düştük ki, kimsenin kimseye
itimadı ve güveni kalmamış durumda. Ağzımızdan çıkan sözlere karşımızdakini
inandırabilmek için “vallahi, billahi, tallahi, Kur’an çarpsın, çocuklarımın
başına” ve daha birçok yemin eder, halden hale gireriz. Yine de tam bir gönül
rahatlığıyla karşımızdakini inandıramaz (veya inanamaz) bir toplum olup çıktık

Yabancı film izlemeyen pek kimse yoktur herhalde. Bu
filmlerdeki kişilerin verdikleri sözleri yerine getirmek için, hayatları
pahasına mücadele ettiklerini de görmeyen yoktur. Hâlbuki bizler 63 yıllık
hayatı boyunca ağzından şakayla dahi, yalan bir sözün çıkmadığı bir Peygamberin
ümmetiyiz. Bırakın aile efradına, eşlerine karşı, düşmanlarına karşı bile asla
ve kat’a verdiği sözden dönmemiştir. 

“Hem, siz eşlerinizle birleşmiş ve onlar sizden sağlam bir söz
almış iken, onu nasıl (geri) alırsınız?” diye buyurmuyor mu
Yüce Allah (CC). Ayet, her ne kadar mihir ile ilgiliyse de, özünde verilen söze
riayet etme konusunda uyarıda bulunmaktadır. Toplumun başı ailedir, baş giderse
gövde nasıl ayakta kalabilir ki? O vakit, öncelikle eşlerimizden başlayarak,
kimseye yerine getiremeyeceğimiz sözleri vermemeli; verilmiş sözü yerine
getirebilmek için azami gayret sarf etmeliyiz.   



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.