Bizde boş vakit çok

 

18 Şubat 2018 14:59
Bizde boş vakit çok





  Çalışmayı sevmeyen bir
milletiz.

Öğretmen
derse girmek istememekte.

Doktor
hasta bakmaktan kaçmaya uğraşmakta.

Bıraksalar
kimse işini yapmayacak.

Ankara’da
uçağın kapısında rötarın ağır dakikalarının geçmesini beklerken, kitabımı
okumaya çalışıyorum.

Ne
mümkün.

Herkes
birbiriyle bizim ülkenin o en önemli işini yapmakta.

Sohbette,
muhabbette de birinciliği kimselere kaptırmayışımız.

Gürültülü,
sesli konuşmada da bizi kimse geçemez.

Yanımdakilerin
yüksek sesli konuşmasından bir grup akademisyenle komşu masalarda olduğumuzu
anlıyorum.

İncir
çekirdeğini doldurmayan konuların arasından bir cümle bıçak gibi kesici,
yıkıcı, soğuk, sevimsizdi; buz kestim.

“Abi
bu sene ben rahatım, ders vermediler, ohh kafa dinliyorum, dünya varmış be abi;
derslere girmek ders anlatmak olmayınca .”

Gören,
duyan da derslere girmeden önce hummalı bir hazırlık yaptığını, konusunu
çalıştığını sanır; gözü saatte kim bilir nasıl öğrencilerini, o tatsız tuzsuz
yorumlarıyla tüketmiştir.

Doktor
burnundan solumakta: “Hasta yağıyor, ya bir oturun evinizde, nedir hastaneye
koşuyorsunuz, bir gün de gelmeyin.”

Özel
hastanenin fizik tedavi ünitesinde genç fizyoterapistler, gerginler ve
hastalara nefretle muamele etmekteler, ağrılı bölgeye ultrason yaparken
zihniyle bölgeden o kadar uzak ki, elinde telefon ultrasonu sadece tutmakta
ağrılı yerde gezdirmemekte, dakikası bitince kurtuldum naraları atmakta.
Tensleri bağladığında, elektrik akımını birden hızlı açıp hastayı korkutarak
canını yakmaktan zevk almakta.

Fizyoterapist
kızların çok sevdiği bir konu var nitekim, tensi bağladığı anda arkadaşlarının
yanına koşup incir çekirdeğini doldurmayan lakırdıların kaldıkları yerine
yetişmekten son derece mutlular.

Nerde
ucuzluk var, hangi marka indirime girdi, ne pişirdin; ülke kurtaracak konular
da bunlar.

Rehberler
tur attırmaktan ölümüne sıkılmakta, kasiyer kız öfkesini müşterilere kusmakta,
müdürler şefleri ile görüşmekten taş taşımış gibi yorulmakta, avukat dava
dosyasına üşengeçliğinden en hayati bilgileri almamakta.

İşini
sevmeyenlere, lezzet duymayanlara, insan sevgisi olmayanlara; eğitim mi
verilecek mutlaka bir hal çaresi bulunmalı.

Kendi
çapımda küçük bir hal çaresi buldum, işini dikkatli yapan hemşire, doktor,
öğretmen, tamirci, market görevlisi için bir teşekkür dilekçesi yazıp üst
amirine teslim ediyorum.

Bu
şekilde olsun çalışkanları, tembeller arasından ayırabiliriz.

Bu
arada Beykoz Devlet Hastanesi’nin röntgen kayıt biriminde, hastaların kaydını
yapan kardeşimin sabrı, güler yüzü ve hastalara olan nezaketi için bu sütundan
teşekkürü bir borç biliyorum.

Dışarıdan
örnek vermek canımızı sıksa da, Almanya’ da 65 yaşındaki kadın zevkle
temizliyordu tuvaleti; her yan hijyen, pırıl pırıl tuvaletlerin kapı kollarını
da bezlerle silmekte idi, bizde hiç rastlamadım bütün mikropların tünediği kapı
kollarına bez atılmasına.

Vazifeleri
iyi yapmıyoruz, işimizi sevmiyoruz.

Onca
işsizin yerine kendimizi koyup şükredeceğimize, işten nasıl kaçarım
arayışındayız.

Oysa
insanlar canından bezmekte, işsizlik gibi bir canavarla mücadele etmekten.

Atanamayan
üç öğretmen intihar etti, bu acılar bile bize tesir etmiyor.

Çocukluğumuzdan
beri çok yanlış bir soru sorulurdu insanlara, boş vakitlerinizde ne
yapıyorsunuz diye.

Fiyakalı
ama gerçek olmayan bir cevap verilirdi her seferinde, kitap okurum diye.

Bence
bugün o cevap geçerliliğini çoktan yitirdi, insanlar işlerinden kaçıp boş vakit
oluşturmak için neden kırk takla atmaktalar; daha
fazla tv izlemek, bilgisayarda sanal âlemde, bol bol sohbet edebilmek için.  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.