Bir yerlerde şöyle bir cümle okumuştum ya da belki birinden duydum bilmiyorum ama şöyle diyordu; “Zaman en büyük öğretmendir.” Büyük cümle ama doğru hatta çok doğru. Ömür aslında öğrenmekle geçen mahdut bir sürenin adı gibi. Lakin sadece öğrenmekle geçtiğinde “boşuna” demek istemesem de ondan biraz daha fazlası olabiliyor. Bir de ilerisi var bu halin yani; bilmek. İşte o tarafı bizim noksan kaldığımız, eksik olduğumuz tarafı. Yoksa herkes ömrünü öğrenerek geçiriyor lakin öğrendiğini yaşayanlar, işte onlar bilmiş oluyor.

 İnsan her geçen günle birlikte daha fazla şey öğreniyor. Büyüdükçe mi öğreniyor yoksa öğrendikçe mi büyüyor açıkçası burasını tam olarak çözemiyorum. Zira bilmek de acı verir demişti bizden evvel bu dünyada yaşayanlar. Belki de o sebeple “Ömrü boyunca talebe olarak yaşamalı insan” diye nasihat etmişlerdi bizlere.

 Kanaatimce bilmek için çaba gerekir. İnsan zamanını, zihnini hatta gecelerini ve belki rüyalarını bile bir şeyi öğrenmek için feda etmedikçe onu bilemiyordu. Belki öğreniyordu lakin bilmiyordu işte.

 …

 Bir talebe gözleri görmeyen bir dervişe gelip,

 – “Efendim” demişti: “Sizler aşk der durursunuz lakin ben ömrüm boyunca aşk nedir, nasıldır bilmedim. Söyleseniz ki nedir aşk?”

 Gözleri görmeyen derviş cevap vermek istememişti önce. Lakin talebenin ısrarına dayanamayıp şöyle söylemişti;

 – “Evladım” demişti: “Misal ki ben ömrüm boyunca say ki hiç elma görmedim yemedim, bilmem. Haydi sen evvela bana bir anlat ki elma dediğin nedir, tadı nasıldır. Sonra ben sualine cevap vereyim.”

 …

 Bazen öğrenmiş olmak bilmek için yetmiyor. Zira bilmek için yaşamak, acısını çekmek, hissetmek gerekiyor. Benim kanaatimce bizim yaşadığımız bu vakitte asıl mesele tam da bu. Bu çağın insanı -ya da ahir zamanın insanı- çok kolay ve çok çabuk öğrenebiliyor. Çok kolay ulaşıyor öğrenmek istediği her şeye. Bununla da övünüyor. Lakin bence bir eksik ve bir noksan var. O da öğrenmiş olmakla bilmiş olmak arasındaki fark işte. Eskiler zor ulaştıklarını, çile çekerek öğrendiklerini yaşıyorlar ve biliyorlardı. Az öğrenseler ve çok çabalasalar da yaşayarak yapıyorlardı bunu. Birinin rahlesinde, dizinin dibinde ondan belki de bir saatte bizim şimdi suni bir şekilde ve bir dakikada öğrendiğimizi öğreniyorlardı ama bu gayret bizden farklı bir şey kazandırıyordu onlara; bilmek. Yani bilmek için yaşamak gerekiyordu.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.