Tüm seslerin tükendiği yerde senin sesin başlar. Gözlerini kapatıp kulaklarını sessizliğin ritmine bıraktığın an, için bir melodi üretmeye koyulmuştur bile. Dinginliğin akışında öfkenden, hırslarından, acı tecrübelerinden, havalanan gezi balonunun kum torbalarını teker teker bırakması gibi kurtulursun. Arındıkça sesin sana ulaşır dudaklarının arasından çıkıp havaya karışır ve tek tek muhataplarını bulur.

Sesini duydukça kendini tanırsın. Renklerini desenlerini görür yeni dünyalara uçarsın. Ufkunun ne kadar da geniş olduğunu hayretle görürsün. Dibi görünmez denizin derinliklerini merak eder, göklerin bittiği yerlere ulaşmayı arzularsın. Kendinden çıktıkça kendini bulursun ilginçtir bu. Kendinle körleşen gözlerin kendinden ayrıldığında görmeye başlar tam da. İçine yolculuk için gözlerini kapatmalısın. Böylece zihin âlemine oradan hayal âlemine ve nihayetinde hal âlemine geçişin olacak.

Tüm seslerin tükendiği anda senin sesinin açılma vakti gelmiş demektir. Tıpkı tüm umutların tükendiği an yeni bir döngünün başlayacağı gibi. Bir titreşim yetecektir buna. Havaya temas eden ilk ses harfe dönüşecek sonra sana senin kelimelerini sunacaktır.

Unutmuş musun? Hayır. Onunla henüz tanışmadın ki unutsan. Kendi sesini hiç duymadın. Ta ki kulaklarını kapatana kadar. Ne vakit ki kulaklarını kapattın işte o zaman çalmaya başladı şarkın. Şaşırdın önce tanıyamadın onu. Sonra benimsedin ve alıştın nihayet. Sehere dikkat et. Tüm seslerin kesildiği o anda uzak kuşların ötüşü karışır saatlere. Önce kulaklarına inanamaz pencereye yaklaşır camı aralarsın. Ses tüm gücüyle hücum eder sana. İçin ürperir dolar gözlerin. Serinliğinde seherin kendi sesini duyarsın. Tüm kaçışların sonunda çarpışacağın kendin olacaktır. Kendinle tüm çıkmazlarda çarpışacak kim olduğunu anlamaya çalışacaksın. Sırları çözülmemiş bir âlemsin sen. Üflenmemiş kamış, biçilmemiş ekin, kanatları çıkmamış kuşsun. Önünde aşılması gereken denizler, gidilmesi gereken yollar, geçilmesi gereken ben’ler var. O ben’lerin her birini aştıkça ferahlayacak kendine bir adım daha yakın olacaksın.

Kıymıklarını ayırır gibi içinin açmazlarını açacaksın tek tek. Gözlerin daha öteleri daha ilerileri görmeye başlayacak. Netleşecek bakışların. Dünya bildiğin dünya değilmiş anlayacaksın.

Ellerinde güllerle beklediklerinin çamur yağmuruna tutulduğun o gün var ya o gün senin uyanış günün olacak. İçinde büyüttüklerini söküp atacak kendine temiz bir oda oluşturacaksın. Yürüdüğün yolda yalnızlığın tutacak elinden, seni anlatacak sana. Bağışlayacak hırpalanmış yanlarını. Çiçek tohumları serpecek onların yerlerine. Yağmurlarda yürütecek eskitecek ayaklarını. Dilin kuruyacak boğazın düğümlenecek titreyecek ellerin. Kalbinin sesini kilometrelerce öteden işiteceksin. Aldırmayacaksın içinde git gide derinleşen boşluğa. Her gün bir kürek beton atacaksın doldurmak için. Sonunda hatırlamayacaksın.

Seni anlayanlar olmayacak. Geçtiğin yolla alay edenleri göreceksin. Sen de onları anlamayacaksın. Şimdi koyul yola. Unut akşamları, yenilgileri, düştüğün tepeleri. Unut seni kuyuya atan kardeşlerini, üzerine beton dökenleri. Unutmadığın ne varsa heyula.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.