Evlenirken doğru kişiyi seçmek zor değil

 

29 Mart 2016 12:28
Evlenirken doğru kişiyi seçmek zor değil




Kişilikler mi uyumlu olmalı, beklentiler mi? Prof. Dr. Nevzat Tarhan anlatıyor (ikinci bölüm)


  EVLİLİK ÖNCESİ DÖNEMHedef Pramidinde ne olmalı?Evlilikte kişilik önemli, yaşam felsefesi önemli.
Evliliğe aileye önem veren bir kişilikte biriyle evlenmek ön planda olmalı.
İnsanın hayatındaki hedef piramidinin en tepesinde soyut hedefler olmalı. Maddi
hedeflerin ikinci, üçüncü planda olması gerekiyor. İnançlı birisinin soyut
hedefi Yaratıcısının rızası ve memnuniyetidir. Hatta kariyer koçları bu hedefi
şöyle verirler. Bir insanın ego ideal olarak ne olması gerekir? Hayatının
sonuna geldiğinde nasıl anılmayı istiyorsun, mezar taşına ne yazılmasını
istiyorsun, idealin bu olmalı derler. İyi insan mı, insanlara faydalı birisi
mi, yoksa nitelikli bir dolandırıcı mı? İşte insanın yüksek idealleri budur. Bu
ideallerinin olması eş için önemli olmalı.1-  
 Evlilik öncesi kendini tanımaEvlilik
kararı karmaşık bir süreçtir, kişinin hem kendisini hem de evleneceği kişiyi
tanımasını gerektirir. “Ben kiminle evleniyorum, onunla anlaşabilecek miyim?”
şeklindeki sorulara kişinin vereceği cevaplar, önce kendini tanımasına
bağlıdır. Evlenecek kişiler genelde karşı tarafın nasıl biri olduğu üzerinde
durur; ancak kendisini analiz etmediği için onunla anlaşıp anlaşamayacağının
cevabını sağlıklı veremezler. Dolayısıyla, evlilikte kişinin kendisini
tanıması, evleneceği kişiyi tanımasından daha önemlidir.Duygusal kalıpların tanınmasıKendini tanıma yani farkındalık, kişinin
kendisiyle uyumlu olup olmadığını analiz etmesi ve kendisinin aile ortamında,
meslek hayatında nasıl biri olduğunu tanımlamasıdır. Bunları yapmak ise
beynindeki korku, nefret, öfke gibi duygusal kalıpların tanınmasıyla olur.
Duygusal kalıpların tanınması kişinin güçlü, zayıf ve öne çıkan duygularının
farkına varmasını sağlar, yani özbilinci oluşturur. Özbilinç ise kişinin doğru
ya da yanlış karar vermesini yani özdenetimi belirler.
Anne karnındayken başlayan ve çocukluk döneminde
beyine yazılması devam eden duygusal kalıpların tanınması kolay değildir. Çünkü
kişi kendinde hep olumlu yönleri görür, zayıf yönlerini yok sayar. Bu eğilim
ise insanın muhakeme hatası yapmasına sebep olur. Kişinin zayıf ve güçlü
yönlerini görmesi için gerçek benlik ve hayalindeki benlik arasında benlik
algısını iyi çalıştırması gerekir. İnsan hayalindeki benlikte dünyadaki her
şeyin kendi etrafında döndüğünü hisseder; en iyi evliliği yapar, zengin olur,
kariyerinde sürekli başarılar elde eder vs. İnsan bu benliğin etkisine fazlaca
girdiği zaman yanlış kararlar alır, fazla riske girer. Benlik algısı ise
kişinin kendi benliği ile hayalindeki benliği arasındaki farkı bilmesi yani
özbilinç oluşumudur.Kendimizi nasıl sorgulamalıyız?Özbilincimizi güçlendirmek için kendimizi
sorgulamada acımasız olmak, başkalarına karşı ise daha fedakâr, esnek ve hata
yapma hakkı tanıyacak tarzda davranmalıyız. Tasavvuftaki nefis terbiyesi de
özbilinci yani kendini tanımayı hedefler. Hatta bununla ilgili ilginç bir örnek
de vardır: Hz. Ömer bir gün sırtında su tulumu taşıyor. Oğlu diyor ki ona “Baba
niye kendini halk arasında küçük düşürüyorsun, sen koskoca bir halifesin.” Hz.
Ömer de “Nefsim kendinde. Onu ezmeye çalışıyorum” diyor. Hz. Ömer gibi biri
bile böyle bir yola başvurduğuna göre biz de nefsimizi / kendimizi terbiye
konusunda acımasız olmalıyız. Benlik
saygısıKendine
güvenmeme, sevilmediğini düşünme duygusu insanlarımızda çok rastladığımız bir
rahatsızlıktır. Kültürel özelliklerimizden dolayı çocuklar eleştiri dozunun
fazla olduğu aile ortamlarında büyüyorlar. Çocuk eğitiminde bilinçsiz anne
babalar çocuklar üzerinde eleştiri ile baskı oluşturuyor ve sevgilerini bir
şantaj gibi kullanabiliyorlar. Bu da çocuğun, anne babasının sevgisini
kaybetmemek için çelişkili duygular yaşamasına, kendini hep yetersiz, değersiz
hissetmesine ve “Ben ne yaparsam yapayım kendimi beğendiremiyorum” duygusuna
kapılmasına neden olur. Böyle yetişmiş kişiler, kendine güvenmez, sürekli
sevilmediğini hissederler ve aşırı mükemmeliyetçi olurlar. Bu kişilerde benlik
saygısını oluşturan ideal ben ve benlik algısı dengesizdir. Bir kimse kendini
olduğundan daha aşağı görüyor ve kendisine güvenmiyorsa, yani benlik algısı
düşükse, benlik saygısı da düşük demektir. Kişi hayalinde arzu ettiği ‘ben’i
yani kişilik özelliklerini var gibi kabul ediyorsa bu defa benlik algısı yüksek
olur fakat gerçek benlik algısı buna uymadığı için yapay bir güven duygusu oluşur.Bu
da kendine güven duymama kadar olumsuz bir durumdur.
Bu duyguları aşmanın yolu, kişinin kendisini masaya yatırmasından yani olumlu
ve olumsuz yönlerini analiz etmesinden geçer.Farkındalık mı şans mı?Psikologlar kendini tanıma, farkındalık ile
ilgili ilginç bir araştırma yapmışlar. Şansı konu edinen araştırmada “ben
şanslıyım” diyen ve “ben şanslı değilim” diyen iki gruba, içinde şifre olan bol
resimli dergiler dağıtılıyor. Dergilerin belli yerinde ise “bu yazıyı
gördüyseniz 250 dolar sizin” yazıyor. Burada amaç,  şanslı olan kişilerin
şanslarının gerçekten tesadüfü olup olmadığını tespit etmek. Deneyde, 250
dolarlık yazıyı görenlerin daha çok “ben şanslıyım” diyenler olduğu görülüyor.
Yani şanslı olanlar ayrıntıdaki fırsatı/ödülü daha çok fark etmiş. Araştırmada
daha sonra şanslı gruptakilerin kişilik özellikleri araştırılıyor. Yani “Bu
insanların nasıl bir kişiliği var ki karşısına çıkan fırsatı
değerlendirebildi?” sorusunun cevabı aranıyor. Bu kişilerin şu dört özelliği
tespit ediliyor:
1- Yeni deneyimlere açık olmak,
2- Geleceğe ve hayata olumlu ve umutla bakmak,
3- Geçmişe olumlu bakmak,
4- İçlerinden gelen sesi önemseme.Evlilikte
ideal yaş olur mu?























Evlilik
için ideal yaştan daha çok, psikolojik yaş önemlidir. Yaş olarak fiziksel
koşullar uygunsa; psikolojik olarak çiftlerin evliliğe hazır olup olmadıklarına
bakılmalıdır. Evlenecek gençlerin ekonomik durumlarının ön plana çıkarılması ya
da ailelerin “aman bir an önce başgöz edelim” gibi yaklaşımları sağlıklı
sonuçlar vermeyebilir. Evliliğe hazır olup olmama konusunda gençlerin ne
düşündükleri daha önemlidir. Gençler psikolojik olarak hazır olsa bile aileler
bazen daha çok erkeğin işsiz olmasını problem yapıyorlar ve evliliğe engel
olabiliyorlar. Ailelerin bu tutumu yanlıştır.

 

  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.