Tıp dünyasında ezber bozdu

 

03 Eylul 2016 05:43
Tıp dünyasında ezber bozdu




Bağırsak tedavisi ile 10 bin otizmli çocuğu iyileştirdi


  Dr. Natasha
Campbell-McBride isimli nörolog GAPS Bağırsak ve Psikoloji Sendromu İçin Doğal
Tedavi Yöntemi isimli kitabıyla oğlu ve 10 binden fazla otizmli çocuğu
iyileştirdi

Dr. Natasha Campbell-McBride,
otizmli olan kendi oğlunu ve 10 binden fazla otizmli çocuğu, uyguladığı doğal
GAPS diyetiyle iyileştirdi. Şizofreni, depresyon, MS gibi psikiyatrik hastalığı
olan yüzlerce hastayı da aynı yöntemle tedavi eden nörolog: “Tıp bilimi hastalıkları
kalıplara koyuyor ve sorunu çözmüyorlar. Hastalıkların ana kaynağı bağırsaktır.
İnsanı doktorlar değil sadece doğa iyileştirir” diyor.

Sabah gazetesi'nden
H.Salih Zengin'in derlediği haberde, Campbell'dan, Türkçe’ye Adalin Yayıncılık
tarafından çevrilen “GAPS Bağırsak ve Psikoloji Sendromu İçin Doğal Tedavi
Yöntemi” isimli bir kitapla haberdar olunduğu belirtildi.

Dr. Natasha, otizm
teşhisi konulan oğlunu kendi doğal yöntemiyle tedavi ederek binlerce otizmli
hastanın ışığı olmuş. Otizm yanında şizofreni, dispraksi, disleksi, depresyon,
dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, epilepsi, MS gibi bütün
hastalıkların bozuk bağırsak florası nedeniyle beynin toksinleşmesi sonucunda
ortaya çıktığını kaydeden Dr. Natasha, “Tıp bilimi hastalıkları kutucuklara koyar,
beyin ve bağırsak arasındaki ilişkiye bakmaz. Antibiyotiklerle bu denge daha da
bozulur. Acil ve hayati durumlarda elbette tıbba ve doktorlara ihtiyaç var. Ama
doğru şeyleri yersek birçok kronik hastalıklar iyileşir” diyor.

Çok çarpıcı açıklamaları
olan McBride’in önemli uyarıları var: Süpermarketlerden yiyecek almayın, tahıl
kullanmayın, diyetinizi değiştirin, doğal otları kullanın, kimyasalları
bırakın, güneşe çıkın. İnsanı doktorlar değil sadece doğa iyileştirir.

– GAPS adını verdiğiniz
bağırsak ve psikoloji sendromu fikri nasıl ortaya çıktı?

 Ben nöroloji doktoruyum. Nörolojik hastalarla
ilgilenen büyük bir hastanede çalışıyordum. Ve hepsinin çok ciddi sindirim
problemleri olduğunu keşfettim. Ama bizim bildiğimiz klasik tıpta nörologlar
sindirim sistemine hiç bakmazlar. Beyin ve bağırsak arasında bir ilişki
kurmazlar. Ancak bir bağlantı olması gerektiğine inandım. Çünkü bağırsak
florası diye bir kavram var. Ve hücresel olarak genetik yapılanmamız yüzde 90
bağırsak florasından etkileniyor.

– Bağırsak, beyinden
daha önemli yani?

– Öyle. Yaşadığımız
mikro sistemde vücudumuz bir kabuk aslında. Ve yaşadığımız her şey bağırsak
florasından kaynaklanıyor. Orası çok iyi organize olmuş mikro dünyadır.
Bakteri, mikrop, mantar, solucanlar var. Hem de trilyonlarca! Ve bilim bunu
yeni araştırmaya başladı. Mikroplar birbirini yiyor, birbirini kontrol ediyor.
Sağlıklı insanda yararlı bakteriler daha hakim ve zararlı trilyonlarca mikrobu
kontrol ederler.

 Denge nerede bozuluyor?

– Antibiyotiklerin II.
Dünya Savaşı’ndan sonra keşfiyle başladı her şey. Özellikle ampisilin gibi
antibiyotikler kötü bakteriler gibi iyi bakteriyi de öldürüyor. Bağırsak
florasının tekrar dengeye gelmesi haftaları, ayları alıyor. Ama bu sırada kötü
bakteriler hücum edip bağırsağı kaplıyorlar. Kötü bakteriler yayılırken iyi
bakterilerin yayılmasını da engelliyorlar. Art arda antibiyotik kullanımında da
bu kötüye gidiş artıyor.

GENLERİMİZ KADERİMİZ
DEĞİLDİR

– Tek sorumluluğu
antibiyotiklere yüklemek yanlış olur herhalde?

– Elbette tek sorumlu antibiyotikler
değil. Başka faktörler de var. Diş hekimlerinin ağzımızda uyguladığı
tedavilerdeki işlemlerde civa ve çeşitli toksinler bağırsağımızı etkiliyor.
Civa içeri girer biz yutarız ve onlar kötü mikropların artmasına neden olur.
Annelerin bebeklerini emzirmek yerine mama ile beslemesi bu hastalıkları
artırır. Annenin mahsur kaldığı bütün kimyasal yüklenmeler, kullandığı makyaj
malzemeleri de dokuz aylık hamilelik sürecinde bebeğe gidiyor. Bebek toksin bir
yüklenmeyle doğar.

– Bu hastalıklar
antibiyotikler keşfedilmeden önce yok muydu?

– Antibiyotikler hayat
kurtarır ama çok ciddi hastalıklarda kullanmak gerekir. Bu hastalıkların
salgınlığı hep antibiyotiklerin keşfinden sonra gelişti. Mesela otizm 25 yıl
önce on binde bir çocukta vardı. Bugün 40 çocuktan birine otizm teşhisi
konuyor. Bilim adamları 2020’de iki çocuktan birinin otizmli olacağını
öngörüyor. Bizim genlerimiz kaderimiz değildir. Doğarken o kadar çok genetik
seçeneğimiz var ki… Yediğimiz yiyecekler ve çevredeki toksik yük hangi
hücrelerin baskın kalacağını ve hangi kanser hücrelerinin uyanacağını
belirliyor. Kanser, MS gibi rahatsızlıklar böyle oluşuyor.

BÜTÜN OTİZMLİLERDE
BAĞIRSAK PROBLEMİ VAR

– Çocuğunuzun otizm
olduğunu anladıktan sonra mı bağırsak florasına yöneldiniz?

– Benim çocuğuma otizm
tanısı konulduğunda bu benim kişisel bir meselem oldu. Ve o anda profesyonel
mesleğimin otizm konusunda bir şey yapamayacağını öğrendim. Bunu asla kabul
edemezdim ve araştırmalarıma hız verdim. O zaman farkettim ki otizmli
çocukların hepsinin bağırsak florasında problem var. Ve anladım ki bu florayı
iyileştirirsem otizm de yok olacak. Şimdi otizm teşhisi konan çocuğum 21
yaşında, üniversiteye gidiyor ve çok sağlıklı. Ancak şu an dünyanın her yerinde
binlerce otizmli çocuğu hayata döndürmek için uğraşıyorum.

OTİSTİKLER SAĞLIKLI
BEYİNLE DOĞAR

– Bağırsak florası
normal olmayınca ne oluyor otizmli ya da hastalıklı kişide?

– Çocuk yediğini
sindiremiyor ve yiyecekler kötü fotojenlere dönüşüyor. Bu fotojenler emilip
kana karışıyor, beyin bu toksinlerle zehirleniyor. Otistik doğan çocukların
yüzde yüzü sağlıklı bir beyinle doğar. Ancak bağırsak florası üzerinden
zehirlenirler.

– Yani mesele beyin
değil besin!

– Kesinlikle. Bebekler
nasıl öğrenir? Duyu organlarını kullanırlar ve bu iletileri beyin işler. Çocuk
“Bu anne, bu baba bunlara güvenebilirim, bu oyuncak bununla oynayabilirim, bu
kaşıkla yemek yerim” diye düşünür. Ama bu toksinler yüzünden beyin bu aradaki
bağı işleyemez hale gelir ve o gürültüden dolayı bir şey öğrenemez. Annesiyle
babasını bile ayırt edemez. Yolda başka birine anne-baba diye takılabilir.
Bağırsaktan beyine giden toksinler durdurulduğunda beyin de birden temizlenir,
her şey normale döner. Ne kadar erken bu toksinlerden temizlenirse öğrenmesi o
kadar hızlı olur. 5 yaşına kadar olan çocukların otizmden tamamen iyileşme
şansı vardır. İki yaşındaki bir çocuk GAPS diyetimle 6 ayda iyileşir.

– Çocuğunuzu ne kadar
sürede iyileştirdiniz?

– Üç yaşında iken diyete
başlattım. Altı ayda sindirim sistemi iyileşir iyileşmez düzeldi.

– Madem bu kadar basit ise
neden tıp bilimi bunu uygulamaktan kaçınıyor?

– Çünkü kimse bu
bağlantıyı yapmak istemiyor. Tıpta yeni bir fikrin gelmesi ve kabul edilmesi
zordur, 50 yılı bulur. Şu an eğitim verdiğim çok doktor var, onlar bu yöntemi
kullanıyorlar. yöntemimi inceleyen yerler var ama onların yayınlanması beş-altı
yılı bulacak. Fakat çocuklar o kadar bekleyemez. Bu yüzden bu bilgiyi hızlıca
yaymamız lazım.

İLAÇ ENDÜSTRİSİNİN
BASKISI FAZLA

– Tıp biliminin işi
ağırdan almasının nedeni ilaç lobisinin baskısı mı?

– Evet. Çünkü batıda
ilaç endüstrisi var ve çok kârlı. Politikacılar da bu ilaç sektörüyle iletişim
halindeler. Ben sistemin dışında olduğum için bunu rahatlıkla yapabiliyorum.

– Diyetinizden daha çok
para kazanacakken neden bunu bir kitap fiyatına dağıtıyorsunuz?

– Bir şey
keşfettiğinizde bütün dünyanın bunu bilmesini istersiniz. Bu yüzden bildiğim
her şeyi bu kitabın içerisine koydum. Dünyanın her yerinden insanlar bana bile
danışmadan bu kitapla kendilerini iyileştirebildiler. GAPS diyeti seyahat gibi
ve herkesin yolu farklı. Dünyada olabildiğince çok kişiye yardım etmek
istiyorum. Ücretsiz danışmanlık hizmeti veriyorum. Bu diyeti keşfettiğimde
biliyordum ki meslektaşlarım bu bilgiyi öldürmeye çalışacaklardı. Ben de
ebeveynlere bunu yayayarak geliştirdim. Doktorları ikna etmeye zaman harcamak
istemedim. Anne-babalar doktorlara bu bilgiyle gidiyorlar, doktorlar da
dünyanın her yerinden bana geliyor. Şu an GAPS protokolünü öğretiyorum, 800
tane GAPS uygulayıcı pratisyen doktor var.

VÜCUTTA İYİLEŞTİRME
PROGRAMLARI VAR

– Çıkış noktanız otizm.
Bu diyet şizofreni, depresyon gibi hastalıkları nasıl tedavi ediyor?

– Bir ev yapmadan önce
temelini yaparsınız. Evin kalitesi bu temelin ne kadar sağlam olduğuna dayanır.
GAPS programı bir temeldir. İnsanların yüzde 60-80’i GAPS diyetiyle iyileşiyor.
MS, romatoid artrit, diyabeti olanlar başka şeyler de eklemeliler. Tıp bilimi
şizofreni, depresyon gibi tüm hastalıkları kalıplara koydu. Her insan eşsizdir
ve toksinler beyne gittiğinde gösterdiği tepkiler de eşsiz olur. Hastalarıma “teşhis
etiketlerine yapışıp kalmayın” diyorum.

– Ne yiyorsak oyuz yani?

– Kesinlikle. İnsan
sağlığında en etkin şey yediklerimizdir. Yediklerimizden yapılıyoruz.

– Modern tıp biliminin
reçetesi yetersiz midir?

– Evet yeterli değil.
Tıp semptomları bastırıyor, temele gitmiyor. Her semptoma ilaç veriyorlar,
sonra yan etkilerden yeni hastalık, onlara da ilaç… Ve bu işler böyle gider.

– İlaçları ve doktorları
hayatımızdan çıkaralım mı?

– Hayır, tıbbın da bir
yeri var. Acil ve hayati durumlarda klasik tıbba ihtiyaç var. Çok kronik uzun
hastalıklarda klasik tıp gideceğiniz son adrestir, anneanneniz size daha çok
yardım eder. Diyetinizi değiştirin, doğal otları kullanın, kimyasalları
bırakın. Güneşe çıkın. Sadece doğa iyileştirir. İnsanın vücudu çok güzel bir
yaratımdır ve bütün iyileştirme programları vücutta zaten vardır. Doktor değil
kendi vücudunuz iyileştirir. Vücudunuz bütün işi yaparken doktorlar sizi sadece
eğlendirirler. Dünyada mucizevi bir hap yok.

PSİKİYATRİK
HASTALIKLARIN ANA SEBEBİ VEJETARYENLİK

– Vejetaryen balonuna
karşı mısınız?

– Dünya besinsel
propaganda ile karşı karşıya. Bir şirket var ve vejetaryanlık fikrini onlar
yayıyor. Çünkü o şirket böceklerle mücadele için bitki ilacı satıyor ve çok
satması için de sebzelerin çok yenmesi işlerine geliyor. 20 milyar insana
yetecek fazla tahıl 2013 yılında yetiştirildi. O yüzden bu tahıl stokunu
eritmek istiyorlar. Vejetaryenlik sağlıklı değildir. Psikiyatrik hastalıkların
ana sebebi gençlikte yapılan vejetaryen beslenmedir. Klinikteki hastaların
yüzde 80’i bunlardan oluşuyor.

– Ne kadar sattı bu
kitabınız?

– 500 binden fazla kitap
satışı oldu. 10 dile çevrildi. İlginç olan çeviriler hep hastalarım tarafından
yapıldı. Türkiye’de de bir hasta vasıtasıyla çevrildi bu kitap.

– Kaç kişiyi tedavi
ettiniz?

– Ben 10 bin hasta ile
çalıştım, hepsini de iyileştirdim. Diyete ne kadar bağlıysanız o kadar başarı
şansınız vardır. Kitabı alıp da kendi kendine iyileşen de çok kişi vardır.

İŞLENMİŞ GIDALAR HIRSIZ

– İyi güzel de doğal
yiyeceği nerede bulacağız? Artık gıdalar bile kimyasal işlemlerle üretiliyor
mu?

– Çok klasik ve
geleneksel tarım yöntemine dönmemiz gerekiyor. Bunları yapanları bulmaya
çalışın. Hayvanların da doğal yiyeceklerle beslenmesi gerekir. Yiyeceklerinizi
süpermarketlerden almayın. Şehrin dışına çıkın, çiftçileri, tarlaları bulun.
Gidip kuzu alın, onu kestirip tüketin. Süt pastorize olmamalı. Kesinlikle
işlenmiş gıdalardan uzak durun.

– Siz ne kadar
koruyabiliyorsunuz kendinizi?

– Biz evde sadece
organik ve GAPS yiyeceği yeriz. Hiç tahıl kullanmayız. Yaşımız ilerledikçe
karbonhidratları daha az tüketmek gerekir. Yaşlılıkta şekeri yeterince
işleyemeyen vücut alzhamier, kalp hastalıkları, diyabet, obezite, kanser olur.
Bütün hastalıkların temeli şekerdir.

– Türkiye’de
diyetisyenler ekmek de şeker de iyidir diyor?

– Bu dünyanın her
yerinde böyle, bunları herkes seviyor. Çünkü tahılların içerisinde bulunan
şeker, uyuşturucu gibi bağımlılık yapan maddedir. 1800’lü yıllara kadar şeker
gelmeden önce tatlıları, şekerleri nasıl yapıyorduk? Meyvelerden elde ediyorduk.
GAPS diyetinde izin verdiğimiz tek şey doğal bal, muz ve şekerleştirilmemiş
kuru meyvelerdir. Şeker pancarında bütün iyi besinler vardır. Ama onu fabrikaya
götürüp bütün yararlı taraflarını atıyoruz.

– Bütün işlenmiş gıdalar
birer hırsız mı?

 – Evet hepsi toksin,
zehirli ve hırsızdır.

BU YİYECEKLERE İZİN YOK

Arpa, beyaz peynir,
salamura balık, bamya, sirke, buğday ve bulgur, çavdar, çikolata, dondurma,
enerji içecekleri, gazlı içecekler, irmik, jöle, keçiboynuzu, krema, işlenmiş
et ürünleri, konserve sebze ve meyveler, makarnalar, mısır, nohut, nişasta,
margarinler, pirinç, patates, reçeller, sakız, un, yulaf, süt, şeker vs..

 

   



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.