Cinsel İstismar ve Hukukun Manipülasyonu: Amerika

 

12 Şubat 2018 12:10
Cinsel İstismar ve Hukukun Manipülasyonu: Amerika





  1955 yılında Amerikan Baro
Birliği (ABB), bu araştırmanın sonuçlarına dayanarak Amerikan ceza sistemini
değiştirdi. Hem Kinsey'in araştırmalarını, hem de ABB'nin çalışmalarını finanse
eden isim dikkat çekiciydi: Rockefeller Vakfı. Kinsey'in "sosyal
gerçekler" diye sunduğu veriler kelimenin tam anlamıyla kan dondurucuydu.
Kinsey'in araştırmasının, tarihin en travmatik manipülasyon operasyonlarından
biri olduğu anlaşıldığındaysa çoktan iş işten geçmişti.


Cinsel İstismar ve Hukukun Manipülasyonu: Amerika



İhsan Eliaçık'ın ve İslami
çevrelerde bulunan kimi kişilerin eşcinselliğe ilişkin açıklamaları, küresel
çapta organize olmuş LGBT hareketlerin etkisini de gösteriyor. Şüphesiz bunda
geleneksel "dindar/muhafazakar" algıya duyulan öfkenin payı olduğu
gibi, bilgi eksikliğinin de payı var.

Diğer taraftan basında
aralıkları giderek sıklaşan bir şekilde çocuk taciz/tecavüz ve ensest haberleri
yer alıyor. Bu haberlerin de yine pek çok kalem tarafından Türkiye'nin
yerel/geleneksel dinamikleriyle açıklanmaya ve dindar/muhafazakar çevrelerle
ilişkilendirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Her iki konunun da küresel
bağlantıları, uluslararası hukuka, kültürel ve bilimsel hegemonyaya dayalı
boyutları göz ardı ediliyor.

Halbuki hikayenin bir
başlangıç noktası var.

*

5 Ocak 1948 sabahı Amerika
Birleşik Devletleri halkı, bütün dünyadaki "kadın-erkek-çocuk"
algısını baştan sona değiştirecek bir araştırmanın yayınlandığını haber aldı.
Gazeteler araştırmanın sonucunu"ABD'ye
atom bombası düştü!" şeklinde vermişti.

Gerçekten de araştırmanın
sonuçları bir atom bombası etkisi yaptı; sadece ABD'de değil, bütün dünyada.

1953 yılında araştırmanın
ikinci versiyonu yayınlandığında Amerika bir kez daha şok geçirdi.

Yayınlanan araştırma
normal bir araştırma değildi. Bugüne kadar yeryüzünde en çok okunan
"akademik" araştırmalardan biri olarak tarihe geçti. 1948 araştırması
bir ay içinde beşinci baskısını yapmıştı. Kinsey Raporu, o tarihlerde 750 bin
satmış ve 20 dile çevirisi yapılmıştı (Türkçe de dahil). Bu ilginin sebebi çok
açıktı: İnsanoğlunun cinsel ahlak adına bildiği ne varsa, bu araştırma bunların
hepsini tek tek yıkıyordu.

Kinsey Raporu, bunları
yıkmakla kalmadı, kısa bir süre sonra adına "cinsel devrim" denilen
yeni bir hukuk sistemi ve yeni bir dünya yarattı. Araştırmanın ilk etkileri
doğal olarak Amerika'da görüldü.

O güne kadar Amerikan ceza
sisteminde "suç" olarak kabul edilen zina, çocuk erotizmi, kürtaj,
evlilik öncesi cinsel ilişki, karı-kocaların birbirlerini aldatması ve
eşcinsellik suç olmaktan çıkarılacak ve normalleştirilecekti.

Araştırmanın sahibi,
Alfred Kinsey'di.

Kinsey, "20. yüzyılın ahlakını değiştiren adam"
olarak tanımlanıyordu ve kimilerine göre bu yüzyılın en etkili bilim adamıydı.

Çünkü 1955 yılında
Amerikan Baro Birliği (ABB), bu araştırmanın sonuçlarına dayanarak Amerikan
ceza sistemini değiştirdi.

Hem Kinsey'in
araştırmalarını, hem de ABB'nin çalışmalarını finanse eden isim dikkat
çekiciydi: Rockefeller Vakfı.

Kinsey'in "sosyal
gerçekler" diye sunduğu veriler kelimenin tam anlamıyla kan dondurucuydu.

Kinsey'in araştırmasının,
tarihin en travmatik manipülasyon operasyonlarından biri olduğu
anlaşıldığındaysa çoktan iş işten geçmişti.

Bugün dünyada ve
Türkiye'de gerek LGBT, gerekse pedofilik olayları "Kinsey Vakası"nı
anlamadan, doğru bir şekilde kavramak mümkün değildir.

Bu yazıda aktaracaklarım
rahatsız edici şeylerdir; olmuş ve olmaya devam eden şeyler.

*

1977 yılında Judith
Reisman isminde bir kadın, bir bildiri sunmak üzere Galler'de uluslararası bir
konferansa katılır. O yıllarda erotik ve pornografik dergilerde çocukların boy
boy resimleri yayınlanmaktadır. Sevgi ve
Cazibe başlığını taşıyan bildirisinde Reisman, dergilerde
yayınlanan erotik çocuk resimlerini sert bir şekilde eleştirir. Sunumu bitip,
Londra'ya gitmek üzere trene binecekken Kanadalı bir psikolog yanına gelir ve
Reisman'a eleştirilerinde haklı olduğunu söyler. Fakat, bütün bu olup
bitenlerin nedenini öğrenmek istiyorsan şu kitabı okumalısın, diyerek eline bir
kitap tutuşturur.

Kitap, Edward Brecher'in
Kinsey hakkında yazılmış olan Cinsellik
Araştırmaları kitabıdır. Reisman, şaşırır ve "niçin?"
diye sorar. Adam, Kinsey ve Pomeroy'la (Kinsey'in araştırma ekibinden diğer
bilim adamı) çalıştım. Biri pedofilik, diğeri homoseksüeldir, der. Reisman, "hangisi, hangisidir?" diye
sorar. "Oku ve kendin bul" der adam.

Reisman Amerika'ya varır
varmaz kitabı okumaya başlar. Kinsey'in araştırmasında bebeklerin
cinsel denekler olarak kullanıldığını okuduğu bölüme geldiğinde
buna inanamaz. Yanlışlık olabileceğini düşünür. Kitabı bırakır ve Kinsey'in
araştırmasının orijinalini bulur ve karşılaştırma yapar. Brecher'in
söyledikleri doğrudur. Reisman şöyle der: "Yıllardır
kafamı kurcalayan sorunun cevabını bulmuştum,
teyzem ve Carrol bir
şekilde çocukların doğuştan cinsel arzularının olduğunu Kinsey ve onun öğrencilerinden öğrenmişlerdi.".

Reisman'ın yıllardır
kafasını kurcalayan soru, 10 yaşındaki kızı tecavüze uğradığında, teyzesinin ve
arkadaşı Carrol'un bunu nasıl olup da normal karşılayabildikleridir. 

*

1935 yılında New Jersey'de
doğan Judith Reisman, geniş bir ailede büyümüş ve güzel bir çocukluk
geçirmiştir. Evlenmiş, çocukları olmuş ve mutlu bir hayat sürmektedir. Ta ki,
1966 yılına gelinceye kadar. O yıl 10 yaşındaki kızı tecavüze uğrar. Hayatının
en büyük acısını yaşar. Uzun zaman bunu kimseyle paylaşamaz. Bir gün teyzesiyle
konuşur, acısını paylaşır ve tecavüzcülere olan öfkesini anlatır. Teyzesinin
verdiği cevap kanını dondurur: "Belki
kızın kendisi istemiştir. Biliyorsun, çocukların doğumlarından itibaren cinsel
arzuları vardır.".

iyecek bir şey bulamaz. Sonra Berkeley'de otururken aynı
odayı paylaştığı arkadaşı Carrol'u arar. Carrol'un söyledikleri de
sersemleticidir: Neredeyse teyzesinin söylediklerinin aynısını söyler.
Birbirini tanımayan bu iki kadının, böylesi bir konuda aynı şeyleri söyleyebilmiş
olmasının nedenini bir türlü kavrayamaz Reisman.



O yıl 31 yaşında olan
Judith Reisman (Bugün 83 yaşında), hala devam eden mücadelesine başlar. Fakat
sorunun kaynağını bulabilmesi için bir 10 yıl daha kafasındaki sonu gelmez
sorularla yaşamaya devam edecektir. Kanadalı psikologun eline tutuşturduğu
kitap, hayatını adayacağı mücadelesine yeni bir boyut katar. 

*

Alfred Kinsey'in biri
1948'de (Erkekte Cinsel Davranış), diğeri 1953'te (Kadında Cinsel Davranış)
yayınlanan araştırmalarını yapmaya götüren süreç, Indiana Üniversitesi'nde "evlilik ve cinsellik" konulu
bir ders vermeye çağrılmasıyla başlar. Kinsey, konuya ilişkin yeterince
bilimsel kaynak olmadığını düşünür. 1947'de Üniversite bünyesinde Cinsellik
Araştırmaları Enstitüsü'nü kurar.

Ancak, işin ilginç tarafı
Kinsey bir zoologtur. Zihinleri açabilecek soru ise şudur: İnsanların cinsel
davranışlarına ilişkin böylesi bir araştırma için niçin bir zoolog tercih
edilmiştir?

Sue Ellin Browder (2012)
bu sorunun cevabını şöyle veriyor:

"İnsan
cinselliği çalışmasına başlamadan önce Kinsey, mazı arısı üzerine dünyanın önde
gelen uzmanlarındandı. Zoolog olarak çalışmış biri olarak o, cinselliği tamamen
fiziksel bir 'hayvan' tepkisi olarak gördü. Kitaplarında baştanbaşa sürekli
olarak 'insan hayvana' (humananimal) atıfta bulunur. Aslında Kinsey’e göre, bir
cinsel sonuçla bir diğeri arasında ahlaki olarak bir fark yoktur. Ahlaki
rölativizme dayanan seküler dünyamızda Kinsey, radikal cinsel bir rölativistti.
Özgürlükçü antropolog Margeret Mead doğru olarak gözlemlediği gibi Kinsey’in
görüşünde bir erkeğin bir kadınla cinsel ilişkiye girmesiyle bir koyunla cinsel
ilişkiye girmesi arasında ahlaki açıdan bir fark yoktu."

*

Peki Kinsey'in
araştırmasının ortaya koyduğu sonuçlar neydi?

Bu soruya cevap vermeden
önce, araştırma öncesi Amerika'daki ceza sisteminin neleri suç saydığına
bakalım:

*Rıza yaşı; 16-21 idi...

*Reşit olmayan bir kızla
cinsel ilişkide bulunma, 16 eyalette ölümle cezalandırılıyordu.

*Tecavüz, 18 eyalette
ölümle cezalandırılıyordu.

*Ayartma, yoldan çıkarma,
baştan çıkarma suçlarına hapis ya da para cezası veriliyordu.

*Eşini aldatma suçuna,
hapis ya da para cezası veriliyordu.

*Kürtaj yapmak yasaktı.

Kinsey'in araştırmasının
ortaya koyduğu sonuçlar ise "başka bir Amerika"dan bahsediyordu:

*Erkeklerin %85'i evlilik
öncesi cinsel ilişki yaşamıştı.

*Erkeklerin %69'u
fahişelerle birlikte oluyordu.

*Erkeklerin %50'si eşini
aldatıyordu.

*Erkeklerin
%10-37'si eşcinsel ilişki yaşıyordu. (Bu veri daha sonraları LGBT hareketlerin
sıklıkla kullandığı bir veri olacaktır)

*Kadınların %50'si evlilik
öncesi cinsel ilişkide bulunmuştu.

*Kadınların %26'sı eşini
aldatıyor, %50'si ise aldatmayı istiyordu.

*Evli olmayan hamile
kadınların %87'si, evli olanların ise %25'i kürtaj yaptırmıştı.

Ancak Kinsey Raporu'nu
sadece manipülatif bir araştırma olmaktan çıkarıp, kriminal bir olaya
dönüştüren şey, "Tablo30-34 Vakası" olarak
bilinen tablolarda ortaya konulan verilerdi.

Araştırma gerçekten de
korku filmini aratmayacak şeylerden bahsediyordu.

*

Judith Reisman, Kinsey'in
araştırmasını nefes nefese okurken araştırmanın 180. sayfasına geldiğinde
nefesi bir anda kesildi. Tablo 30-34 arasındaki bulgularda bebeklerin
(çocukların değil) orgazm sürelerinden bahsediliyordu.

Tabloların ilk sütununda
deneklerin yaşları veriliyordu; ilk deneğin yaşı iki aylıktı!

3 aylık, 4 aylık, 5 aylık
8-9-10-11 ve 12 aylık toplam 28 bebek!
Tablo çocukların orgazm olma sayılarını veriyordu. Kinsey Raporu çocukların
%100'ünün doğumdan itibaren cinsellik taşıdığı ve cinsel eğitim görmeye
ihtiyaçları olduğunu söylüyordu

Aradan 30 yıla yakın bir süre geçmişti. Kinsey'in raporu
dünyayı kasıp kavurmuş, "bilimsel gerçekler" olarak dünyanın dört bir
yanına pazarlanmıştı. Reisman, bir yerlerde bir şekilde bu tablolardaki dehşet
yer almış olmalı, diye düşündü. "Kinsey'le
ilgili yüzlerce pozitif makale okudum." diyordu Reisman,"Ama hiç bir yerde bu tablo ve grafiklerle
ilgili en küçük bir eleştiriye rastlamadım.".



Reisman'ın zihninde
yankılanan soru çok netti: Bu
çocukları nereden buldunuz ve bu çocuklar/bebekler
kim? Bu bebekleri böylesi iğrenç bir çalışmanınkonusu yapma yetkisini kim,
nasıl verdi?

Bu soru, onu Kinsey
Raporu'na ilişkin başka karanlık gerçeklere götürdü.

Kinsey'in araştırmasında
kullandığı 4500 erkek örneklemden 1400'ü cinsel suçlar işlemiş deneklerden
oluşuyordu! Dahası, Kinsey 18 bin kişi ile görüşmüş ancak kurgusuna uymayan
verileri temizlemişti.

İstatistik biliminin öncü
isimlerinden John W. Tukey, sonraları Kinsey raporunu "örneklemin
random olmaması" sebebiyle sert bir şekilde eleştirecek, "3 kişilik
random bir seçim Kinsey’in seçtiği 300
kişiden daha iyidir." diyecekti.  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.