Evliliğin Mevsimleri

 

18 Ağustos 2020 12:10
Evliliğin Mevsimleri





  Genç kadının
aklından geçen düşünceler boynuna bağladığı sarı fuların rüzgârda uçuştuğu gibi
bir o tarafa bir bu tarafa uçuşuyordu. İçinde dönüp duran fırtına, etrafında
savrulan turuncu, sarımsı koyu yeşil yaprakların güzelliğini fark etmesini
engelliyordu. Sadece kafasını dolduran bu soru işaretlerinden kurtulmak
istiyordu. İçinden sürekli kendisine, nasıl, bundan daha iyisi nasıl mümkün
olur, diye sorular soruyordu. Bu düşüncelerin ağırlığı altında ne kadar yürüdüğünü
fark etmeden insan dolu sokakları, otobüs duraklarını, rağbet edilmeyen renkli
dükkân vitrinlerini, titreyen yapraklı ağaç gölgelerini geçti.

Attığı her adımda
yavaş yavaş bir filim şeridi gibi eşiyle tanıştığı andan itibaren yaşadıklarını
düşündü. İlk tanıştıkları aylarda birbirlerinden hiç sıkılmayacak gibi tüm
dakikaları beraber geçirmek istiyorlardı. Bir an dahi ayrı kalmak onlara
dayanılmaz geliyor, dünyanın en büyük âşıklarının kendilerinin olduğunu
birbirlerine ispat edecek sözler söylüyorlardı. Şu anda bulundukları durumdan,
sabah yaptıkları büyük kavgadan kâh kendini kâh eşini suçlayarak yürümeye devam
etti ve büyük bahçesinde kuşların neşeyle öttüğü görkemli bir caminin önüne
geldi. Hâlbuki o büyük kavganın ne de küçük bir sebebi vardı. Zihnini yokladı,
sebebi o kadar küçüktü ki birbirlerine söyledikleri sözlerin büyüklüğünden
kavga sebebini unutmuştu. Bu anlaşmazlığın, huzursuzluğun, yoktan yere çıkan
günlerini zehir eden kavgaların başka bir sebebi olmalıydı. Caminin iri yapılı
taş duvarlarla çevrili demirden kapısının önünde durdu; ikindi ezanı onu içeri
davet ediyordu. İçinden bir ses ayaklarını geri geri çekiyor, yalnız kalmaya
ihtiyacın var insanların içinde bunalırsın, diyerek girmesine engel oluyordu.
Tereddütle kapının eşiğinde beklerden omzuna dokunan bir el ile irkildi.
Kafasını sağ taraftan arkaya doğru çevirdiğinde motif motif yaşamının yollarını
anlatan çizgilerle dolu bir elin ardındaki nurani yüzlü yaşlı bir teyze ile
karşılaştı. Teyze:

-Bir sıkıntın mı
var evladım? Yardımcı olayım mı? Diye sordu büyük bir içtenlikle.

Genç kadın:

-Yok, ben sadece
geçiyordum gözüm caminin avlusundaki kuşlara takıldı, diye cevapladı.

Yaşlı kadın,
elini omuzundan çekmiş müşfik bakışlarıyla genç kadını süzüyordu:

-Evladım, camiler
gönül şifahaneleridir. Topluluk olan yerlere rahmet kat kat fazla iner. Üstelik
şeytan yalnız insanın aklına vesvese sokmakta pek mahirdir. Gel biraz bahçede
oturalım seninle. Namaz başlamıştır zaten, biz artık cemaatten sonra kılarız. Benim
de içimdekileri anlatacak bir arkadaşa ihtiyacım var, beni biraz dinler misin?

Genç kadın, kendi
yüküm bana yetiyordu zaten, diye geçirdi içinden. Bununla beraber yaşlı kadın
öyle içten, müşfik ve sevgiyle bakıyordu onu reddetmenin imkânı yoktu. Onun caminin
avlusunda oturma teklifini kabul ederken bir beş dakika oturur sonra bir
bahaneyle kalkarım, diye düşündü.

Büyük çınarın
hışırdayan yapraklarının yere yansıyan gölgelerine basarak kuş havuzunun
karşısındaki banka oturdular. Yaşlı kadın ak süte bulanmış gibi bembeyaz
ellerindeki alışveriş poşetini altı kirlenmesin diye bankın üzerine koydu. Genç
kadın onun konuşmasını bekliyordu ancak yaşlı kadın sükût ediyordu. Bu
sessizlik içinde genç kadın, kuş havuzundaki kuşları izlerken yeniden kendi iç
dünyasına, konuşmalarına ve dertlerine daldı. Öyle derinlere inmişti ki
teyzenin ona iki defa “evladım” diye seslenmesini duymamıştı. Nihayet yaşlı
kadın eliyle omzuna dokunarak:

-Evladım iyi
misin, diye sordu. Genç kadın, son haddine kadar dolmuş da o hamleyi bekliyormuş
gibi birden ağlamaya başladı:

-İyi değilim, ben
hiç iyi değilim. Hatta biz iyi değiliz. Evliliğime ne olduğunu anlamıyorum.
Oysa biz…

Yaşlı kadın
çantasından üzerinde turuncu ve sarı çiçeklerle, yeşil yapraklarla işlenmiş
pamuklu peçete çıkardı:

-Al bakalım bu
benim çeyizimden, sil gözünün yaşını, merhem olsun. Aç yüreğini dinle beni,
büyüklerin hikmetli sözleriyle sadrın genişlesin.

Genç kadın,
yüzüne esen rüzgârla beraber içinde bir rahatlama hissetti. Yaşlı kadının ona
uzattığı nakışlı mendili alarak yavaşça gözlerini sildi. Şimdi nemli gözlerinin
ışıltısıyla karşısında oturan bu esrarengiz kadına bakıyordu. Yaşlı kadın
kırışık ellerinin içine genç kadının ince uzun parmaklı güzel ellerini alarak
konuşmaya başladı:

-Evladım evlilik
bir bahçeye benzer. Yeni evlenen insanlar usta bir bahçıvan olmadıkları için
karşılaştıkları yabani otları bazen temizlemeyi bilemezler. Bazen bu bahçeye ne
kadar su vereceğini, bazen güneşe mi gölgeye mi ihtiyacı olduğunu anlayamazlar.
Kimi zaman bahçeye don vurur iyileştirmekten vazgeçerler. Her bahçede olduğu
gibi evliliğin de farklı mevsimleri ve bu mevsimlerde farklı ihtiyaçları
vardır.

Yaşlı kadının
ağzından inci gibi dökülen cümleler genç kadının epey dikkatini çekmişti.
Başında kuş var gibi hareketsizce onu dinliyordu. Yaşlı kadın devam etti:

-Evliliğin
ilkbaharı âşık olmaktır. Evladım her birimiz bu dönemde aşkımızın ve uyumumuzun
sonsuza dek süreceğini zanneden bir saflık sürecinde oluruz. Âdeta hiç
bitmesini istemediğimiz bir rüyanın içinde eşimizin sözlerinin, bakışlarının
içinde oradan oraya savrulur gideriz. Ne ihtiyaçlar ne istekler ne de başka
insanlar umurumuzda olur. Onun yanındayken saadet şerbetinden kana kana içer,
hiç çaba harcamadan bahçemizde rengârenk çiçekler açtığını görürüz.

Evliliğin yaz
mevsiminde artık bahçemizin daha fazla ilgiye ihtiyacı vardır. Tepede olan
güneş bitkileri yaktığı için bahçemiz daha fazla su ister. Yabani otlar çıkmaya
başlar, temizlenmek ister. Çoğu kişi bu aşamada eşlerini suçlayarak bunun aşk
olmadığını söyler ve bahçesine emek vermektense ondan vazgeçmeyi tercih eder.
Sürtüşmeler, düş kırıklıkları bahçede aksayan işlerdir. Bu aşamada aşkı vermek
de almak da çok kolay değildir ve ilkbahar mevsimine şiddetle özlem duyulur.

Evliliğin
sonbahar mevsimi ise hasat zamanıdır. Eğer yaz mevsimindeki yakıcı sıcaklarda
bahçemize yeterince su vermiş, yabancı otları temizlemiş isek bitkilerimiz bize
bunun karşılığında cömertçe ürün sunarlar. Artık bu bahçede huzur, sevgi, saygı
ve güven içinde yaşamak, hasadın tadını çıkarmak mümkündür. Yaz boyu sıkı
çalışırsak bu mevsimde dinlenebilir ve ortaya çıkan bu olgun aşkın tadını
doyasıya çıkarabiliriz.

Evliliğin kış
mevsimi geldiğindeyse soğuğun bastırmasıyla zorlu günler yeniden başlamıştır.
Kışın soğuk aylar boyunca doğa kendi içine çekilir, saklanır. Aslında bu bir
yenilenme, dinlenme ve düşünme vaktidir. Evliliğimizde ise çözülmemiş olaylar,
içimize attığımız duygular, sözler ile yüzleşme zamanıdır. Bireyler kendi
içlerine çekilip geçmiş zamanı, ilişkilerini ve birbirleri nezdinde
ehemmiyetlerini tartarlar. Bu vakitler aşk ve mutluluk için eşimizden çok
kendimize ihtiyacımızın olduğu, kendimizi tamir etmemiz gereken zamanlardır. Bu
mevsimde kendimizi ne kadar sever, tanır, iyileştirirsek ilkbahar mevsimi o
kadar güçlü ve hızlı gelecektir. Evladım kış mevsiminde dikkat etmen gereken
şey de senin kış mevsimine ihtiyacın olup içine çekildiğin gibi eşinin de kış
mevsimine ihtiyacı olduğunu kabul etmen ve bu sürece sorgulamadan sabretmendir.
Kış mevsiminde erkekler kendilerini bir mağaraya kapatarak kimseyle konuşmak
istemezler ve aksi olurlar. Bu vakitleri şahsi algılama. Emin ol ona fırsat
verirsen yaralarını onararak daha büyük bir sevgi ve görkemli bir bahar
mevsimiyle sana gelecektir. Kış boyu kendimizi iyileştirdiğimiz için yüreğimiz
aşkın bahar mevsimine yeniden hazır hâle gelir.

Genç kadın
karşısında tane tane konuşan yaşlı kadının nur yüzünü şükran dolu bakışlarla
seyretti. Ardından caminin avlusunda gezdirdi bakışlarını.

-Demek gerçekten
şifaymış camiler, diyerek yüreğine dolan umudu hissetti. Yaşlı kadına yeniden
dönerek:

-Herkes bu
mevsimleri yaşıyor mu teyzeciğim? Bu mevsimler normal süreçler mi?

-Elbette evladım.
Her birimizin evi küçük bir kâinattır ve her birimiz dört mevsimi de sırasıyla
yaşarız, dedi teskin eden ses tonuyla. Usulca yerinden kalkarak alışveriş
poşetini eline aldı, genç kadının yüzüne baktı:

-Bir daha gönlün
dara düşerse cami bahçelerinde otur. Aradığın sürece cevabın senin ayağına
gelecektir evladım, diyerek namazını eda etmek için caminin merdivenlerinden
yaprak gölgelerini ezmek istemiyormuşçasına nazenin adımlarla yukarı çıkarak
içeri girdi.  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.