Evlerimiz Büyürken Küçülen Kalplerimiz

 

02 Ocak 2018 08:53
Evlerimiz Büyürken Küçülen Kalplerimiz




Büyük bir mobilya dükkânındayım. Kardeşimin yeni taşındığı ev için bir hediye bakıyorum.


  Aynı anda bir başka
müşteriyle ilgilenen satıcının söylediklerine takılıverdim. Satıcıya göre
mobilyaları kullanacak olan kişilerin “yılın üçyüzaltmışbeş günü bu mobilyalar
ile yaşadıklarını” düşünerek hareket etmelerini öneriyordu.

Kadın tedirgindi ve eve gelebilecek olan akrabalarının
yatabilmesi için açılan koltuklar göstermesini ısrarla isterken, satıcı açılır
kapanır koltukların estetik olmadığını, görünüşlerinin hantal oluğunu
vurgulamaya çalışıyordu. “Onların modası geçti, biz de alt katta depoda
tutuyoruz eğer isterseniz gösteririz.” diyerek geçiştiriyordu…

Benim aldığım hediyenin hazırlanması için beklerken diğer
yandan da bu alışverişe şahit olmaktaydım. Kadın endişeliydi… Üç odası bir
salonu olan, ama bir misafir gelse “Akşama bizde yatın!” diyecek mobilyalar
alamadan gitmek istemiyordu. Bütün evin mobilyasını almayı düşündükleri bu
mobilyacı da ne yazık ki onları görünüşü güzel mobilyalara itelerken, hep aynı
şeyi söylemeye devam ediyordu: “Ayda yılda bir gün gelecek olanlara göre mi,
kendi konforunuza göre mi seçmek daha mantıklı?

Kadın en sonunda dayanmadı ve satıcının yönlendirmesiyle
açılmayan ama konforlu koltukları aldı. Bir de puf hediye ettiler. Misafir
geldiğinde koltuğun önüne koyarak yatılabilir bir alan hazırlamak için…

Nereden baksanız orta segmentte sıfır bir araba fiyatına
alınan dört odalık mobilyanın içine de yatılı misafirleri, akrabaları düşünerek
tek bir mobilya alınamamıştı. Hediye edilen pufu saymazsak!

Diyebilirsiniz ki “E, ne olmuş yani?”

Ben de diyorum ki: “Daha ne olsun?”

Bencilce kurduğumuz dünyalarımızda akrabalarımıza, yatılı
kalacak misafirlerimize yer açamıyoruz artık. Düşüncelerimiz, duygularımızı ve
davranışlarımızı belirlediği gibi sektörleri de etkilemiş durumda. Satıcının
tarzı düşünerek ürettiği bir şey değil , bu düşünce biçimi çoğumuzun
düşüncesini temsil ediyor: ‘’Başkasına göre değil;
kendine göre, kendi konforuna göre hayatını yapılandır’’.

Bu elbette ki bütünüyle yanlış olmayan ama diğerini dışarıda
bıraktığında, denge noktası kaçırıldığında, bencil ve yalnız bir dünyanın inşa
edilmesine neden olan sonuçları üretmekte…

Televizyonla yaşadığımız karşılıksız aşkımız, insanlarla
görüşmeyi gereksiz hatta yorucu bir uğraş gibi algılamamıza neden oldu. Misafir
gelirse, tv karşısında ayağımızı uzatıp, mayışmış bir şekilde uzanmak yerine;
dik oturacağız, çay vereceğiz, su vereceğiz, sohbet edeceğiz derken, dizi
bitecek!

“Akşam olsun eve gidelim, yatalım televizyonun
karşısına, ekranla gülelim ağlayalım, sonra da sızıp, sabaha uyanalım…” mantığında çürüyoruz!

Misafir beklemek, misafirliğe gitmek uzak yol ise orada
gecelemek kolaylaştırılmıyor, zorlaştırılıyor. İnsanlar mecburen zorunlu
günlerde misafirliğe gider oldular.

Evlerimizde yatacak yer hazırlamayarak gönderdiğimiz mesaj da “Mümkünse bize gelmeyin! Es kaza gelseniz de yatıya kalmayın… Yatıya
kalsanız da rahat etmeyin ki uzatmayın!”diyoruz lisanı halimizle…

Eskiye dair nostaljilerim yok… “Eskiden biz de şöyle
misafirperverdik, böyle hizmet ehliydik…” diyecek de değilim. Ama önemli bir şeyi gözden
kaçırdığımızı da haykırmadan duramam: hayat akıp geçerken, ikili ilişkilerde bu
kadar çok canımız yanarken, bunun nedenlerinden birinin de geleneklerimizde var
olan ve bizim geleneklere toptan “Hayır!” diyerek, onları
günümüze aktarmayarak, kendimize ne denli zarar verdiğimizi görmemiz gerektiği.

Diğer insanları misafir etmenin, onlarla muhabbet etmenin,
onlar için fedakârlıkta bulunmanın bize ve çocuklarımıza ne kadar iyi
geleceğini unutmuş olmaktan bahsediyorum.

Nasıl oturulup kalkılacağını öğrenmek, deneyimleri paylaşmak,
hayatı seyrederek değil yaşayarak anlamak için ait olduğumuz köklerimizle
yeniden barışmanın zamanı geçmekte…

Bütün tercihlerimizde olması gerektiği gibi, evimizi ve
mobilyalarımızı seçerken de kriterlerimizin arasına ekonomik durumumuzu,
konforumuzu, beğenilerimizi koyduğumuz gibi, akrabalarımızı, ailemizi ve
misafir edeceklerimizi de düşünerek tercihler yapmalıyız.

Konforlu olamasa da diğer insanlara yer açmazsak kendi
evlerimizde, rahat içinde rahatsız olarak kıvranıp duracağız. Kalplerimiz de
evlerimiz büyürken giderek küçülecek. Kalbe iyi gelen konfor değil, bir başka
varlıkla karşılaşmak ve faaliyette bulunmaktır zira.  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.