Ailede Hataların Düzeltilmesi

 

25 Şubat 2018 19:48
Ailede Hataların Düzeltilmesi





  Önce Efendimiz
aleyhissalatu
vesselama bakalım

 

Aile içinde ya da sosyal hayatta
karşılaştığımız hata ve kusurların telafisinde ya da bertaraf edilmesinde
uygulanacak en güzel metot, Kuran ve Sünnet’te yer almaktadır.
Bu konuda da en güzel model, her zaman ki gibi sevgili Peygamberimiz sallallahu
aleyhi vesellemdir.

 Hz. Ali Efendimiz, oğlu Hz. Hüseyin’e (r.anhum) Peygamberimizin ahlakını
anlatırken, aynı zamanda müslümanların da sahip olması gereken şu hasletleri
saymıştır:

 Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem kendi hesabına üç şeyden
sakınırdı:

 1.      Tartışma ve çekişmeye girmekten,

2.      Gereğinden fazla söz söylemekten,

3.      Kendisini ilgilendirmeyen işlerle uğraşmaktan.

Başkaları adına üç şeyden sakınırdı:

 1.     
Kimseyi tenkit etmezdi,
2. Kimseye hakarette bulunmazdı,
3. Başkalarının sırlarını öğrenmeye çalışmazdı.

 Hataların düzeltilmesinde önemli gördüğümüz bazı maddeleri sizlerle
paylaşmak istiyoruz.

Kusurları güzel
düzeltmeliAile hayatında her eşin hataları, kusurları ve yanlışları olabilir. Eşler
birbirlerinin hatalarını telafi etmede, düzeltmede, birbirlerini yardımcı
olmalıdırlar.

 Eşlerden biri hata ettiği zaman, diğer eş o hatayı telafi etmede çok
hassas, anlayışlı, oldukça nazik davranmalıdır.

Ailesine iyi davranan bir erkek, “Müminlerin iman bakımından en kâmil (olgun) olanı; ahlâkı güzel olan ve
ailesine nazik davranandır.” (Nesâî, Işretu’n-Nisâ,
229; Tirmizî, İman hadis no: 2612) hadisindeki övgüye mazhar olur.

 Aile reisi erkek, evinde veya başka yerlerde ağzından çıkan söze dikkat
etmeli, konuşma edebine riayet ederek, nazik ve hassas davranmalıdır.

 Kadınlar her bakımdan nazik ve hassas olarak yaratılmışlardır. Kızmaya,
bağırmaya sert çıkmaya hiç gelmezler.  Bu sebeple onlara tavsiyede
bulunurken, bir şey yapmalarını isterken, yaratılış durumunu nazara almak icap
eder. Zoraki düzeltmeye çalışmak, huzursuzluklara sebep olur.

 Başa kakıcı olmamalı

Eşler; birbirlerinin kusurlarını, ayıplarını araştırmamalı ve beğenmedikleri
yönlerini abartmamalı, elden geldiğince takdire layık huy ve davranışlarını
görmeye çalışmalıdır.

 Devamlı kusurları başa kakmanın olgun
müminlerin özelliği olmadığını şu hadisiyle Peygamberimiz sallallahu aleyhi
vesellem bize haber vermiştir: “Mümin başkalarının
kusurlarını başa kakan, lânet eden, kaba, çirkin söz ve davranışlarda bulunan,
edebe aykırı konuşan insan değildir.” (Tirmizî, Birr: 48.)

Akıllı insan bir hatayla karşılaştığı zaman hemen: “Her insanın kusuru
olabileceğini düşünür ve hatalarıyla karşıdakini kabullenmeye çalışır.”

 Bunun içindir ki, “Kadınlarla ilgili vazifelerimiz hakkında ne
buyurursunuz?” diye soran birine Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem şu
cevabı verdi:

 “Yediğinizden yedirin,
giydiklerinizden giydirin. Kusurlarını yüzlerine vurarak ayıplamayın. Onları
dövmeyin.  Cezalandırmak düşüncesiyle evde tek başına bırakıp terk
etmeyin.”

 İyi yönleri görmeliNe yazık ki toplum olarak, bir insanın sayısız iyiliklerini görmeyiz de
onun kötü bir hatasını öne çıkarma nankörlüğünü yaparız.

 Eğer bir kimsenin iyilikleri kötülüklerine sayı olarak veya değer olarak
fazla ise o kimse sevgi ve hürmeti hak etmiştir. Hatta kıymetli bir tek iyiliği
sebebiyle pek çok hatalarını affetmek gerekir. Mesela, bir kadının namusunu
koruması, namaz kılması, oruç tutması, kocasına itaat etmesi ve çocuklarının
eğitimiyle meşgul olması, yüzlerce küçük kusurunu affettirir, affettirmelidir.

 Aynı şekilde erkeğin namaz kılması, oruç tutması, evine bağlı olması, içki
içmemesi, kumar oynamaması, zinaya düşmemesi, kendisinde bulunan pek çok
kusurları affettirmelidir.

 Erkek hanımından, kadın kocasından gördüğü bir kusur sebebiyle hemen ondan
nefret etmemeli, onun güzel huylarını düşünüp o hataya göz yummasını
bilmelidirler. Taraflar böyle hareket ettiklerinde aile, bir huzur ve saadet
yuvasına dönüşür. Yapılmadığında ise aile yuvası adeta cehennemden bir yuva
olur.

 Hanımların ya da beylerin, bir hata karşısında hemen aklına şu düşünce
gelmelidir: “Nasıl ki ben mükemmel değilim. Eşim benim kusurlarımı nasıl hoş
görüyor ise ben de onun kusurlarını hoş görebilmeliyim.”

 Eşlerin birbirlerinde beğenmedikleri bir
yön olduğunda, İslam’a aykırı bir davranış ise onu düzeltmek için iyilikle
muamele etmek gerekir.Eş ile geçimde
Hazreti Ömer örneği

Hazret-i Ömer radıyallahu anhın hilâfeti zamanında bir adam, davranışlarını
beğenmediği karısını şikâyet etmek üzere Halife’nin evine gelir. Kapının önüne
oturur ve Hz. Ömer’in çıkmasını bekler. Derken içerden bir gürültü kopar,
Hazreti Ömer’in hanımı, koca Halife’ye bağırıp çağırmakta, fakat Hz. Ömer
radıyallahu anh ağzını açıp da karısına tek kelime söylememektedir. Bu hali
gören kapıdaki kimse boynunu bükerek:

 – Bütün şiddetine ve sertliğine rağmen, üstelik de müminlerin emîri iken
Ömer’in hâli böyle olursa, benim hâlim nice olur? Diyerek kalkıp giderken, Hz.
Ömer dışarı çıkar. Adamın arkasından:

– Hayır ola, derdin neydi? Diye seslenir. Adam da der ki:

– Ey müminlerin emîri! Karımın kötü huylarını ve bana karşı haddini aşıp
ileri gittiğini sana şikâyet etmek üzere gelmiştim. Senin karının da sana karşı
olmadık sözler söylediğim duyunca, vazgeçip geri döndüm ve kendi kendime dedim
ki: ‘Müminlerin emiri karısıyla böyle olunca, benim derdime nasıl deva
bulacak?’

Bu sözleri dinleyen Hz. Ömer, adama şunları söyledi:

– Kardeşim, karımın benim üzerimdeki hakları sebebiyle ona tahammül etmeye
çalışıyorum. Zira o benim hem aşçım, hem fırıncım, hem çamaşırcım, hem de
çocuklarımın sütannesidir. Hâlbuki o bütün bunları yapmak zorunda da değildir.
Üstelik gönlümün harama meyil etmesine engel olan da odur. Bu sebeple onun
yaptıklarına katlanıyorum, deyince Adam:

– Ya Emîre’l Müminîn! Benim karım da aynen öyle, dedi. Hz. Ömer şunları
söyledi:

– Haydi kardeşim, karına katlanmaya bak!
Hayat dediğin göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. (Zehebî, el-Kebâir, 179)

 Karşımızdaki bir insan ya da eşimiz bir kusur işlediğinde öncelikle şunu
düşünmeliyiz. “Kendi hatalarımızın nasıl düzeltilmesini istiyorsak, eşimizin
hatalarını da öylece gidermeliyiz.” Mademki İslam, müminlerin kendilerine
yapılmasını istemedikleri bir şeyi başkalarına da yapmamalarını istiyor. O
halde bize yapılmasını istemediğimiz bir davranışı, biz de başkalarına
yapmamalıyız.

Sevgili Peygamberimizin her zaman
söylediğimiz şu hadisini de bu tür olaylarda ilke olarak kabul etmeliyiz. “Kendiniz için istediğinizi, kardeşiniz için de istemedikçe (hakiki) mümin
olamazsınız.”

 Şimdi, bir hoş olmayan bir hata işlediğimizde, nasıl kendimize bağırıp
çağırarak hakaret edilmesini istemezsek, başkalarını hatalarını gördüğümüz
zaman bağırıp çağırmaktan ve hakaret etmekten kaçınmalıyız.

 Küçük düşürmemeli, rencide etmemeliyiz

Akıllı bir Müslüman, gerek eşini ya da
başkalarının hatalarını gördüğü zaman, bu hataları yalnızken düzeltmeye
çalışmalı, başkalarının yanında kusurları anmamalıdır.
Eşler birbirlerini başkalarının yanında küçük düşürmemeli, kaba ve gurur kırıcı
davranışlarda bulunmamalıdır. Aslında, bu tür davranışın yalnızken de meydana
gelmesi arzu edilmez. Özellikle başkalarının yanında bu tür davranışlarla
hırpalanmak, kadın için çok daha üzücü bir durum olacaktır.

 Dinimiz, bir kimsenin ayıbının
açıklanmasını ve diğer insanlar karşısında küçük düşürülmesini yasaklamıştır.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem: “Herhangi bir kul, dünyada diğer bir kulun ayıbını örterse kıyamet gününde
Allah da onun ayıbını örter.” buyurmuştur.

 Herhangi bir din kardeşimiz hakkında dahi böylesine dikkatli davranmamız
gerekirse, ömür boyu birlikte yaşanacak olan hayat arkadaşımız konusunda daha
dikkatli olmamız gerektiği açıktır.

 Eşler ayrıca, çocukların yanında birbirlerinin hatalarını yüzlerine
vurmaları ve birbirlerine yüklenmeleri, aile disiplini açısından da çok yanlış
bir hareket olacaktır.

 Asla alay etmemeliBir Müslüman bütün kardeşlerini, olduğu gibi özellikle eşinin de
kusurlarını alaya almaktan sakınmalıdır. Çünkü alay, ailede sevgiyi, saygıyı
yok eden kötü bir haslettir. Alaya almak, eşler arasında düşmanlık ve nefreti
artırır. Hele hele eş, dost ve misafirin yanında, birbirleriyle alay etmekten
şiddetle sakınmalıdır. İnsanın başkaları yanında küçümsenmesi, alaya alınması,
eğlenilmesi, izzeti nefsine dokunmasına ve nefret duymasına sebeb olur.

 Özellikle kadın da evin reisini küçük düşürecek hareket ve sözlerden son
derece çekinmelidir. Arkadaşlarının yahut akrabalarının yanında onu tenkit
etmemeli ve mahcup duruma sokmamalıdır. Kocasına karşı, daima nişanlılık
devresindeki gibi nazik ve terbiyeli hareket etmelidir.

 Yeni evliler dikkat!İnsanın mükemmelleşmesi bir anda olmaz. Bilhassa, yeni evli gençlerin
elbette tecrübesizlikleri, toylukları olacaktır. Karşımızdaki insanın bir kaç
hatasını gördükten sonra onu defterden silmek, yuvayı yıkmak noktasına
getirmek, oldukça yanlıştır. Muhatabımızın hatalarını sabırla telafi etmenin
yollarını aramamız gerekir.

 Aile huzuru için eşler birbirlerinin
hatalarına sabrettikleri takdirde, hem aile huzurunu temin ederler, hem de
problemlerini hallederek büyük sevaba da girerler. Sabretmenin mükâfatını şu
hadisten öğrenmekteyiz; “Karısının kötü huyuna
tahammül eden erkeğe, Allahu Teala, iptilaya sabreden Eyüp (aleyhisselam)’a
verdiği mükâfatı verir. Kocasının kötü huyuna tahammül eden kadına da
Firavun’un nikâhında bulunan Asiye’ye verdiği mükâfatı verir.” 

 Tartışmalar uzamadankesilmelidir
Tartışma her evlilikte az çok vardır. Uzun bir tartışma iki tarafın da
haksız olduğunun belirtisidir. Eşler arasındaki tartışmalar birbirleriyle
anlaşamadıkları anlamına gelmez.  Eşler istemedikleri halde dahi
tartışabilirler.  Önemli olan tartışmaları medeni bir çerçeve içerisinde
şekillendirmektir; tartışma sebeplerini bulup, tarafların haklarını korumaları
ve problemlerini çözmeleridir.

 Yoksa karı koca devamlı kavga ettikleri halde, meselelerin detayına
inemeyip huzursuzluğun kaynağını keşfedemiyorlarsa, hayat her iki taraf için de
çekilmez olur.

 Evdeki basit hadiselerin üzerinde fazla durmamak gerekir. Ufak tefek
hataları, eşler göz ardı etmelidirler. Çünkü genellikle kavgalar basit şeyleri
büyütmekle çıkar. Eşlerden birisinin “Bu çocuk niçin ağlıyor? Neden
susturmuyorsun?” demesi üzerine diğerinin, “Yalnız benim çocuğum değil ya, sen
sustur!” demesiyle başlayabilecek bir kavga, saatlerce sürüp gidebilir.

 Özür dilemeyi de
bilmeli
Yeri geldiğinde özür dileyebilmek, gönül almak, tartışmayı kısa yoldan iyi
sonuca götürebilir. Kendi kusurunu görebilmek ve eşin haklı olduğu noktaları
belirtmek de ortak bir çözüme varmayı kolaylaştırır.

 Şaka ve mizah, yerinde kullanılınca havayı yumuşatır, aradaki buzları
eritiverir; bu sebeple düzeyli şakalaşmayı bilmelidir.

 Eğer çocuklarımıza karşı bir yanlışlık, bir haksızlık yapmışsak, yaşları ne
olursa olsun özür dilemeliyiz. Özür dilemek, çocuğumuzun gözünde bizi daha da
yüceltir. Böyle bir durumda şımarır kaygısına kapılmamalıyız.

 Ana babalar, çocuklara her zaman bir büyük gibi davranmalı. Ancak onların
çocuk oldukları unutulmamalıdır, büyük gibi davranması beklenmemeli. Yani katı
kurallı olmamalı, yerine göre şakalaşmasına, nazlanmasına, hatta şımarmasına
izin verilmeli.

 Eşler yaptığı hatalardan özür dilemez,
işi inada bindirir ve tartışmayı sürdürürse, iş oldukça tehlikeli noktalara
gidebilir. Tabi ki özür diledikten sonra, o hatayı tekrarlamamak da oldukça
önemlidir.
Eşler birbirlerine bol bol hayır DUA etmelidir. Burada ifade etmeye
çalıştığımız hususlara dikkat edilirse; MUTLULUK,  SAĞLIK, HUZUR ve AFİYET
içerisinde, Allahu Zülcelal’e kul; Hz. Peygambere ÜMMET olmanın şuuruyla bir
ömür boyu aile yuvaları neşe ile dolar inşallah…  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.