Glokom bebekleri de tehdit ediyor

 

27 Mart 2018 14:42
Glokom bebekleri de tehdit ediyor




Acıbadem Altunizade Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Erbil Ulus Duman toplumdaki yaygın inanışın aksine, bu hastalığın ender de olsa, bebeklerde de görülebildiğine işaret ediyor. E


  Erişkinlerde çoğunlukla sessiz ilerleyen glokomun
bebeklerde ise genellikle belirti verdiğine dikkat çeken Göz Sağlığı ve
Hastalıkları Uzmanı Dr. Erbil Ulus Duman, “Bebeklerde glokomun klasik üçlü
bulgusu; göz yaşarması, ışık hassasiyeti ve göz kısmadır. Bu belirtilerin
olduğu bebeklerin hızlıca göz muayenesinden geçmeleri çok önemli. Ayrıca hiçbir
sorun olmasa bile her bebek 6. aydan itibaren okul çağına kadar 2 yıl
aralıklarla detaylı göz muayenesinden geçmeli” diyor. 

BEBEKLERDE GENELLİKLE BELİRTİ VERİYOR
Günümüzde yenidoğan her 10 bin bebekten 1’inde doğumsal glokom tespit ediliyor.
Bu olguların yüzde 80’i ilk yaş içinde ortaya çıkıyor ve infantil glokom olarak
adlandırılıyor. 3 yaşından sonra başlayan formu da juvenil glokom olarak ifade
ediliyor. Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Erbil Ulus Duman
erişkinlerdeki glokomun aksine bebeklerde gelişen glokomun genellikle belirtiği
verdiğine dikkat çekerek, “Bebeklerde glokomun klasik üçlü bulgusu göz
yaşarması, ışık hassasiyeti ve göz kısmadır. Bazı bebeklerde iri göz, yani göz
küresinin ve önündeki saydam kornea dokusunun büyük olması ve yine bazı
bebeklerde dışarıdan fark edilebilecek derecede gelişen kornea bulanıklığı,
doğumsal glokoma eşlik edebiliyor. Bu bulguların olduğu bebeklerin hızlıca göz
muayenesinden geçmeleri gerekiyor” diyor. Çünkü tedavide geç kalındığında bu
tablo kalıcı görme kaybıyla sonuçlanıyor. Doğumsal glokoma sıklıkla açı
anomalileri de eşlik ettiği için ilaç tedavisine genellikle direnç gelişiyor.
Bu nedenle ilk tedavi basamağı cerrahi yöntem oluyor. Cerrahi sonrasında göz içi
basınç durumuna göre ilaçla devam etmek gerekebiliyor. 

ERİŞKİNLERDE ÇOĞUNLUKLA SİNSİ İLERLİYOR
Glokom hastalığının çok sayıda tipleri var: Bunlar açık açılı ve kapalı açılı
olmak üzere 2 ana sınıfta toplanabilir. Göz içinde üretilen sıvının göz dışına
çıkış yeri olan drenaj açısının (trabeküker ağ) açık veya kapalı olma durumu,
sınıflandırmanın temelini oluşturuyor. Ülkemizde ve dünya toplumlarının çoğunda
açık açılı glokom, görülme sıklığı açısından yüzde 90 gibi bir oranla birinci sırada
yer alıyor. 

Kalıcı görme kaybına yol açıyor
Açık açılı glokom çoğunlukla sessiz ve yavaş bir seyir izliyor ve genellikle
iki gözü birden etkiliyor. “Glokom hastada kalıcı görme kaybına yol açıyor,
ancak bunu son aşamalara kadar hastaya hissettirmiyor” diyen Göz Sağlığı ve
Hastalıkları Uzmanı Dr. Erbil Ulus Duman sözlerine şöyle devam ediyor: 

“Optik sinir hasarıyla birlikte önce çevre görüşü etkileniyor. Aylar, yıllar
içinde çevre görüşü iyice daralarak, hastada tünel görüşü ortaya çıkıyor ve
hasta genelde durumu bu aşamada fark ediyor. Fark ettiğinde de glokom
genellikle son aşamada, yani dönüşsüz bir noktada oluyor. Daha sonra var olan
tünel görüşü de kaybolarak körlük gelişebiliyor” Açık açılı glokom çok az bir
oranda belirti veriyor. Bu durumda hastanın özellikle sabahları hafif görme
bulanıklığı ve ışık kaynaklarının etrafında hale görme şikayeti olabiliyor.
Ülkemizde az görülen dar açılı glokom ise genellikle akut ve semptomatik
özelliğe sahip oluyor. Atağın şiddetli ağrı, görme bulanıklığı ve göz
kızarmasıyla başladığına işaret eden Dr. Erbil Ulus Duman şikayetlerin hastayı
acile yönlendirecek kadar dramatik geliştiğini ve hızlı görme kaybıyla
sonuçlandığı için acil müdahale gerektirdiğini sözlerine ekliyor. 

Tedavide amaç ilerlemesini yavaşlatmak
Glokom hastalığında günümüzde etkili tanı ve tedavi yöntemleri mevcut ve bu
yöntemler giderek gelişiyor. Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Erbil Ulus
Duman “primer açık açılı” glokomda genellikle ilk tedavi basamağını göz içi
basıncını düşüren ve veya optik sinir koruyucu etki yapan ilaçlar oluşturduğunu
belirterek şu bilgileri veriyor: “Glokom tedavisinde amaç tanı konulduğu andaki
durumu korumak ve daha kötüye gidişi durdurmak. İlaçlara rağmen göz içi
basıncının yeterince düşürülemediği veya ilaçları tolere edemeyen hastalarda
cerrahi yöntemlere başvurmak gerekiyor.  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.