Sebepsiz kötülükler muamması

 

29 Mart 2018 12:09
Sebepsiz kötülükler muamması





  Nasıl ki kimileri iyiliğin
arayışına giriyorsa, karşılıksız iyilikler peşindeyse, kimisi de karşılıksız
kötülüğün peşinde, saf kötülüğün arayışında. Dünyamızı, bir simyacı titizliği
ile malumun kanını hazza dönüştürmek için sapkın deneylerini
gerçekleştirdikleri bir laboratuvar olarak kullanıyorlar. Kayıtsız şartsız bir
adanmışlıkla canla başla kötülüğe hizmet ediyorlar. Kapkaranlık dünyalarına zıt
olan her şeyle, her iyilikle, güzellikle, şefkatle savaşıyorlar.

"Siz yeşil boynuzlular! Zahmetin ve tehlikenin, düzenbazlığın
ve şeytanlığın bu dünyadaki tek karşılığı paradır zannediyorsunuz. Ya şeytan,
Havva'yı kandırmakla ne kadar para kazandı? "

Herman Melville

Sağlam Adam-  Bir Maskeli
Geçit

 

Birine istemeyerek ya da kasti
olarak kötülük edersiniz.  Karşılığında kötülük görürseniz, şaşırmazsınız.
Kötülük yerine karşılığında affedilme görürseniz, bir yandan bu büyüklüğün altında
ezilir biryandan da mutluluğa gark olursunuz.

 

Birisinden sebepsiz kötülük
görürseniz, iş değişir. Binlerce binlerce kere sorarsınız: Neden? Neden ben? Ne
yaptım sana? Sebepsiz kötülük insanın zihnini allak bullak eder. Dünyaya olan
güvenini tahrip eder.

 

Zihnimde hep  bir muamma
olarak yer etmiş sebepsiz kötülük meselesi, Mevlana'nın  Mesnevi'sinde
okuduğum bir hikayenin sonunda yine karşıma çıktı. Niye ama, Vezir bütün bu
kötülükleri ne uğruna yaptı? Çıkarı neydi? Hem de sonunda kendini öldürme pahasına
bu işe ne için girişti?

 

Mesnevi'deki hikayede bir Yahudi
padişah, Hristiyanlara zulmetmektedir. Dinlerinden dönmeyenleri birer birer
acımadan öldürür. Bir gün veziri onları artık öldürmemesini söyler. Bu uyarı,
Hristiyanların başına açılacak daha büyük bir şerrin habercisidir elbette.

 

Vezir artık onları daha fazla
öldürmemesini,çünkü Hristiyanların, canlarını kurtarmak için dönmedikleri halde
dinlerinden dönmüş gibi davranabileceklerini söyler. Dünya üzerinde dinini
açıktan yada gizliden yaşayan bir tek Hristiyan kalmaması için vezirin bir
planı vardır.

 

Vezir öncelikle  padişahtan,
kulağının, elinin kesilmesini, burnunun ve dudağının da  yardırılmasını
ardından da sultanın kendisini dar ağacının altına götürmesini ve  tam
infaz edilecekken bir şefaatçinin halkın gözleri önünde  kendisi için af
 dilemesini; sonra da  onu  Hristiyanların bol olduğu bir şehre
sürgün etmesini ister. Amacı Hristiyanlar arasına nifak tohumları ekmek ve
vakti geldiğinde de bu meşum hasadı biçmektir.

 

Padişah vezirin dediklerini bir
bir yapar. Vezir, sözde kurtuluşunun ardından halkın arasına karıştığında
onlara, kendisinin gizli bir Hristiyan olduğunu, dinini gizli kapaklı yaşarken
padişahın bunu fark ettiğini ve bu yüzden de canına kast edildiğini envai çeşit
işkenceden geçirildiğini ama yine de dininden dönmediğini anlatır.

 

Sinsi düzen tıkır tıkır işler.
Vezir, Hıristiyanların gönlünde saygın bir yere sahip olur zamanla.
Onlara,vaazlar verir, İncil'in  ve Zünnar'ın sırlarını anlatır. Ahali
yavaş yavaş onun çevresinde toplanır  ve ona candan hayranlık besler. İş o
noktaya gelir ki, Veziri İsa'nın vekili sanır, Mesih'lik atfederler.

 

Vezir, gül suyu şerbetine azar
azar zehir karıştırmaktadır. Hıristiyan halk gönlünü ve iradesini tamamıyla ona
teslim ettiğinde ise yılanın zehri  halkın damarlarında dolaşmaya
başlamış, gönüller ağulanmıştır.    

 

İnsanların ona bağlılığı
zirvedeyken beklenmedik bir hamle yapar ve itikafa çekilir. Kimseyi yanına
almaz. Müritleri el aman etse de yüzünü görmek için kapısında yatıp kalksalar
da,sahtekar Vezir'in itikafı bir türlü bitmez.  Sonunda feryat eden
müritlerine bir açıklama yapar: Vezir nice zamandır, İsa'yla hasbihal
halindedir. İsa ona, el etek çekmesini buyurmuş, o da boyun eğmiştir.  

 

Sırayla Hıristiyan Beyliklerinin
yöneticilerini yanına çağırıp  her biriyle yalnız konuşur, her birini veliaht
tayin eder.  Hepsine, ''ben öldükten sonra halifem sensin,'' deyip diğer
beyleri senin emrine bağladım der. Hepsinin avcuna aynı mavi boncuktan
bırakmıştır. Bu olaydan sonra, kırk gün daha itikafta kalıp kendini öldürür.
Evet, kendini öldürür. Bekleneceği üzere, Beylikler birbirine düşer, kılıçlar
çekilir, oluk oluk kan akar.

 

Bu öyküdeki Veziri hayatı
pahasına kötülük yapmaya iten şey neydi? Bu soruyu sorup aklımızın bir köşesine
bırakıyor ve başka bir öyküye geçiyoruz şimdi.

 

Bu konuda bir başka güçlü hikaye,
Herman Melville'e ait. Melville,  ''Sağlam Adam, Bir Maskeli Geçit''
(İletişim yay. Çev: Ayşe Deniz Temiz) , adlı romanında dolandırıcılığı ve
riyakarlığı bize bir istimbot yolculuğu sırasında yolcular arasında geçen
olaylar aracılığı ile anlatır. Missisipi Nehri'nde aheste aheste yol alan
istimbota bir sürü sıradan yolcu ile birlikte bir de dolandırıcı binmiştir. Ve
okuyucu bu yolculuk sırasında bir insanın diğer insanların güveninin ve iyi
niyetinin sömürülüşüne; türlü çeşitli düzembazlıklara şahit olur.
Dolandırıcımız, her kılıkta çıkar karşımıza ve insanların en güzel
özelliklerini, vicdan, merhamet, şefkat, cömertlik gibi en övülesi
özelliklerini sömürür.

 

Romanın sonlarına doğru gizemli
yabancımız, bir din adamıyla sohbete girişir, sohbetin bir yerinde, yazarın
''görmüş geçirmiş adam,'' diye nitelediği bir karakterle sohbete dalar, bu
sohbetin en koyu yerinde dolandırıcı karşısındakine kendi doğasını aklamak
istercesine şu soruyu sorar, ''Bir sürüngenin güzelliği ile büyülendiğiniz vakit
onun yerine geçmek aklınızdan geçmedi mi? Bir yılan olmak nasılmış görmek?
Çimenin üzerinde fark edilmeden süzülmek? Bir dokunuşta sokmak öldürmek, güzel
bedenininzin tamamı bir hançermiş gibi ? kısacası kendinizi bilgiden ve
vicdandan muaf hissetmek ve bir süreliğine tümüyle içgüdüsel, kayıtsız,
sorumsuz bir yaratığın tasasız, keyifli yaşantısını sürmek arzusu hiç içinizden
geçmedi mi?''

 

Gizemli Yabancı'nın bu sorusu
bizi Mesnevi'deki Vezir'in mizacına ışınlar. Aslında bu soru kötülüğe adanmış
bir ruhun doğası ile ilgili bir şeyler söylemektedir. Isırarak zehrini zerk
eden ve bundan lezzet alan bir yılan gibidir her iki hikayedeki anti-kahraman
da. Her ikisi de dolandırıcı ve riyakardır. Avları ile oynar, onları en büyük
zaaflarından yakalarlar. Sözleri ve davranışları ile önce güvenlerini kazanır
ardından da yanlarına yeterince sokulduktan sonra avları en savunmasız
haldeyken azar azar zehirlerler.

 

Ne Melvilie'nin dolandırıcısı, ne
de Mevlana'nın Vezir'i  ne şan şöhret, ne de  zenginlik peşindedir.
Dalalet bataklığındaki bu şerli insanlar, habis ruhlar yaptıklarından meşum,
aşağılık  bir lezzet almaktadırlar. Yakıp yıkmaktan, bozmaktan,
dağıtmaktan alınan kötücül bir zevk, kötücül bir haz alırlar. Pis yiyeceklerle
beslenen muzır hayvanlara dönüşürler. Motivasyon kaynakları işte bu kötücül haz
ve lezzettir.

 

Dünya bir hercümerç  içinde
doymak bilmez bir karanlığa gark oldu olacak. Medeni dünyanın şirazesi kaydı
kayacak. Kötülüğün bin bir türü saçılıyor beş kıtaya. İçini dışına çevirecek
olsak, kurt, sırtlan ve  yılan görünecek olan insan suretindeki insi
şeytanların dünyayı ateşe verdiği, zulme uğrattığı  bir zaman bu zaman.
Mevlana'nın Veziri de Melvillie'in ''Sağlam Adam''ı da bin bir kılıkla aramızda
dolaşıyor.

 

Nasıl ki kimileri iyiliğin
arayışına giriyorsa, karşılıksız iyilikler peşindeyse, kimisi de karşılıksız
kötülüğün peşinde, saf kötülüğün arayışında. Dünyamızı, bir simyacı titizliği
ile malumun kanını  hazza dönüştürmek için sapkın deneylerini
gerçekleştirdikleri bir laboratuvar olarak kullanıyorlar. Kayıtsız şartsız bir
adanmışlıkla canla başla kötülüğe hizmet ediyorlar. Kapkaranlık dünyalarına zıt
olan her şeyle, her iyilikle, güzellikle, şefkatle savaşıyorlar.

 

 

 Peki bunu bir çıkar için mi
yapıyorlar?  Biz bu soruyu sorar sormaz,  ''Sağlam Adam'' romanın
sayfaları rüzgar değmiş gibi dalgalanıyor ve bize cevap vermek için sayfalardan
birinden bir rahip uzatıyor başını, belli ki bu soruyu bize sorduran
saflığımıza sinirlenmiş, azarlarcasına bir sesle bağırıyor yüzümüze: 
"Siz yeşil boynuzlular! Zahmetin ve tehlikenin, düzenbazlığın ve
şeytanlığın bu dünyadaki tek karşılığı paradır zannediyorsunuz. Ya şeytan,
Havva'yı kandırmakla ne kadar para kazandı? "  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.