ERGENLİK

 

07 Eylul 2020 12:11
ERGENLİK





  "Bir kelimeyle tarif etmeniz istense ergenlik için
neler söylersiniz?” diye sorduk hem yetişkinlere hem de ergenlere. Ancak tabiri
caiz ise bir dokunup bin ah işittik. Gerginliğinden tutun atar ve tribine, her
tehlikeye açık olmasından anne babasına saygısızlığına varacak pek çok olumsuz
tanımlama ve kelime kullanıldı ergenler için. İşin enteresan yanı, ergenlik
dönemindeki ve bu dönemi geride bırakan gençler de ergenlik için pek pozitif
şeyler söylemediler. Belli ki ergenlik ile ilgili olumsuz bir kanaat,
ergeninden yetişkinine, yaşlısından gencine herkeste var. Gerçekten hayatın
olumsuzluk ve sorumsuzluklarla dolu, hemen geçmesi, tamamlanması beklenen bir
dönemi midir ergenlik? Yoksa bebeklikle başlayan yetişkinlik ve yaşlılık ile
devam eden yaşam çizgisinde enerjisi, bedenî gücü, heyecanı, coşkusu ve pırıl
pırıl dimağıyla her bir anının kıymeti bilinmesi icap eden pek önemli bir dönem
mi?

Dinî terminolojide “ulaşmak” anlamına gelen büluğ kelimesi
kullanılır bu dönem için. Hem bedenen hem de ruhen belli bir fiziki olgunluğa
ulaşmıştır artık çocuk. Ulaştığı bu asgari olgunluk ile o; dinen sorumludur
çünkü sorumluluk üstlenebilecek ehliyete sahiptir. Çocukluktan ötürü var olan muafiyetler,
büluğ ile ortadan kalkmıştır. Bundan sonra mali ehliyet için rüşt yani
olgunlaşma döneminin başlaması gerekmektedir yalnızca. Sorun üreten değil
yaşadığı toplumun sorunlarının çözümüne katkıda bulunan, ailesine destek olan,
temel ihtiyaçları için başkasına daha az ihtiyaç duyandır. Ancak yaşadığımız
yüzyılın son on yılları, bu tarz bir ergen tanımından hayli uzak görünüyor.
Üstelik gün geçtikçe daha zorlu, daha problemli bir ergen tanımı ve profili de
çıkıyor karşımıza.

Bitmeyen Ergenlik

Bu yeni profil hızla yayılıyor dünyada. Farklı kültürlere,
dinlere, ülkelere ait olmaları onları farklılaştırmıyor. Yedikleri, içtikleri
benzeşirken konuşma tarzları, giyim biçimleri, espri anlayışları, hayran
oldukları da bir o kadar aynılaşıyor. Dijital devrim, yeni bir dünya da
oluşturdu ergene. Bu dünya, içinde istediği gibi hareket edebildiği,
“yargılanmadığı” hatta alabildiğine “özgür” hissettiği bir hayat sunuyor ona.
Henüz yeni yetkinleştiği her alanda sınırsız, kuralsız ve sorumsuz bir hayat…

Yeni dünyanın kendi kontrolünde inşa etmeyi planladığı her
şey için kullanabileceği, istediği gibi yönlendirip gerektiğinde maniple
edebileceği bu dünyanın yeni sakinleri ise ergenler. Üstelik bu dünyanın sakini
olmak için pek çok hevesli de var. Herkes bu sorumsuz dünyada var olmak
istiyor. Yetişkinler ve çocuklar bile… Ergenlik süresinin otuzlu, kırklı
yaşlara kadar devam ettiğini söyleyen araştırmalar da bu dünyanın sakini olma
fırsatını veriyor sanki isteyen herkese. Öyle ya bitmeyen bir ergenlik, sorun
çıkarmada özgür olma, olgunlaşamama ya da olgunlaşmayı istememe hâli bir
anlamda…

Yeni Dünyanın Sakinleri Değil Yepyeni Bir Dünyanın
Kurucusu Gençler

Oysa ergenlik bir geçiş dönemi, tam olgunluk, rüşt ve
yetişkinlik öncesi. Yıllarca sürecek bir süreç değil. Fiziki ve ruhi bir
olgunlaşma hâli… Beynin ve bedenin gelişiminde en parlak yıllar. Bedenin hızlı
gelişimine ayak uydurmaya çalışırken beynin de muhteşem bir hızla çalıştığı bir
dönem. Beyin ve sinirbilim üzerine çalışmalar yapan Prof. Dr. Sinan Canan, bu
dönem için “Anne karnından itibaren çok hızlı gelişen beynimiz, başka bir etaba
giriyor. Düşünebilme, hazzı erteleyebilme, risk alabilme, varsayımlarda
bulunma, sosyal kontrol gibi yüksek zihinsel işlevleri sağlayan beynin ön
tarafı hızlı çalışmaya başlıyor.” diyor. Bu hız, önemli bir fırsat sunuyor
bize. Diğer yandan bu dönem beyninin yetişkin beyninden farklılıkları da var.
Bu farkı Nörobilimci Dr. Frances E. Jensen ve Amy Ellis Nutt, yazdıkları Ergen
Beyni adlı kitaplarında şöyle açıklıyorlar: “Ergenlerin beyinleri yetişkinlerin
beyinlerine oranla genel anlamda daha yoğun ödüllendirilme hissi tecrübe eder
ve ergen beyni hem daha fazla dopamin hormonu salgılar hem de dopamin hormonuna
daha fazla tepki verir. Bu yüzden heyecan peşinde koşmak, genellikle uyarılma ve
ödüllendirmeyi kontrol eden sinir sistemlerinin özellikle hassas olduğu bir
dönem olan ergenlik ile ilişkilendirilir. Ancak ergenlerin frontal lobları ile
beyinlerinin diğer bölümlerinin arasındaki bağlantıların yetişkinlere oranla
daha seyrek olması, tehlike arz etme potansiyeli olan durumlarda kontrolü ele
alarak bilinçli karar vermelerini zorlaştırmaktadır.”

Gencin beyninde tehlikeye karşı bilinçli karar verme gibi
pek çok meleke hızla gelişirken genç, bu yolculuğunda bambaşka sorunlarla da
uğraşmak zorunda kalıyor günümüzde. Beyninin uyarılmaya karşı hassasiyeti
alabildiğine tetikleniyor. Tarihin hiçbir döneminde bir ergenin karşı karşıya
kalmadığı düzeyde kontrolsüz ve yoğun uyaran fazlalığı… Vücut gelişimini
olumsuz etkileyecek düzeyde katkı maddeleri içeren yanlış beslenme ve insan
anatomisine ters hareketsiz hayat tarzı… Dijital dünyanın uyaran fazlalığı
oluşturmadaki etkisi yanında dijital bağımlılık da buna eklendiğinde ortaya
çıkan tablo, çok daha korkutucu boyutlara ulaşıyor. Üstelik ergen beyninde
henüz bununla baş edecek bir donanım da tam olarak gelişmiş değil.

Sosyal medya, bilgisayar oyunları, tuhaf içerikli sezonluk
internet dizileri… Günün tamamını kontrol altına alabilecek bir sürü içerikle
el altında bulunan, zaman planlamasına ve insanın kendisiyle baş başa kalmasına
imkân vermeyen akıllı telefonlar… Hemen hiçbir olumlu özelliğinin öneminin
kalmadığı, takipçisi, aldığı beğeni ve içine girdiği dijital etkileşimin çok
daha değerli kabul edildiği bu yeni dünyada var olabilmeye çalışıyor ergen. Dış
dünyaya göre daha kolay yanları da var bu dünyanın. İstediği kadar ve istediği
biçimde görünebilecek bu mecrada, onlarca programla görüntüsü üzerinde hayal
ettiği düzeltme ve değişiklikleri yapabilecek; kendini daha cesur, daha
isyankâr ve daha özgür de hissedebilecek böylece. Onun tüm bu duygularını
besleyecek pek çok uygulama da çoktan hazırlanmış ve üretilmiş zaten.
Yetişkinlerin dahi kendini kontrol etmekte zorlandığı, saatlerce telefonu
elinden düşürmeyen sosyal medyadan uzak kalamayan, takipçi ve beğeni
kazanabilmek adına çocuğunu bile metaya dönüştüren ebeveynlerin olduğu bu yeni
dünyada ergen, doğru yolu nasıl bulacak? Yetişkinlerin bu mecra için doğru
rehberliği, gerekli düzenlemeler ve denetlemeler, çocukluktan başlayan
bilinçlendirme çalışmaları ve eğitimler ile bu mümkün olabilir mi?

Bireysel düzeyde anne baba olarak yapabileceğimiz neler var?
Çocuğunu dünyaya hazırlamak görevini üstlenmiş anne babalar olarak acaba bu
yeni dünyaya gencimizi hazırlayabiliyor, bu dünyanın tehlike ve varsa fırsatlarına
karşı onları donanımlı hâle getirebiliyor muyuz? Yoksa onlar henüz hiç hazır
değilken toplumsal baskı, çocukların istekleri vb. dinamiklerle ellerine
verdiğimiz akıllı telefonlarla onları bu dünyanın içine savunmasız ve
korunmasız mı yolluyoruz?

Nasıl Davranmalı?

Bir geçiş dönemi, gelişme hâlidir ergenlik. Öncesinde ne
kadar donanımlı ve hazırsa hayata, o kadar hızlı gelişir ve dönüşür bu süreçte
genç. Ebeveyniyle sağlıklı ve yakın bir ilişkisi olan, sorumluluk duygusu
gelişmiş ve güçlü bir vicdan eğitimi almış çocuk için bu dönem daha rahat
geçecektir. Bu sebeple çocukluk döneminde gerekli gayret gösterilmelidir. Ancak
yeterince özenin gösterilmediği bir çocukluk dönemi olsa bile yine de ergenlik
dönemindeki çocuğu ile ilişkisinde ebeveynlerin dikkat etmesi icap eden
hususlar vardır. Sizler için birkaç öneriyle bu dönemi nasıl
kolaylaştırabiliriz, ortaya koymaya çalışalım.

EBEVEYNLER İÇİN BİRKAÇ ÖNERİ

Yakın olmaya çalışın: Ortak zaman dilimleri,
ortak deneyimler oluşturmaya özen gösterin. Bu zaman dilimlerinde nasihat
etmek, öğüt vermek yerine onu ve içinde bulunduğu duygu durumu, arkadaş ortamı
ve hayat görüşü (sizden çok farklı bir hayat görüşü oluşturma çabasında
olabilir) hakkında fikir sahibi olmaya çalışın.

Öz saygı ve öz güvenini zedelemeyin: “Ben
kimim?” sorusuyla karşı karşıya olan gencin öz saygısı korunmalıdır. Tahkir
eden, onurunu zedeleyen ifadelerle gençle konuşulmamalıdır. Öz güven vermek
adına aşırı övücü ifadeler de doğru değildir.

Kural ve sözlerinizde dürüst, tutarlı ve samimi olun: Ebeveyn
olmak, yüce Allah’ın insana bahşettiği bir nimettir. Çocuğumuzun örnek almasını
istediğimiz kişi olmak bize düşendir. Ancak hata yaptığımızda bunu fark etmek,
yanlışımızdan dönmek, gerektiğinde özür dilemek sanıldığının aksine gençlerin
bize saygı ve güvenini artıracaktır. İçten ve samimi olmak ise bu dönemde
özellikle ihtiyacımız olan yakınlığı sağlayacaktır.

Bağınızı koparmayın: Ergenlik, kendini keşfetme
ve var etme çabasının yoğun olduğu bir dönemdir. Özellikle aileden kopma ve
bağımsızlaşma çabası olabilir. Gençle bağımlılıktan bağlılığa geçen bir
iletişim kurulmalıdır.

Çatışmaya girmeyin: Karşılıklı otorite savaşına
girilmemelidir. Çatışmadan uzak kalmak, karşılıklı saygı kaybını önlemek için
gereklidir. Sözlü sataşma, imalı konuşma vb. kavga ve çatışmaya sebep olacak
davranışlardan uzak durulmalıdır. Ebeveyn saygınlığı, kullanılan dil ve
tutarlı, olgun davranışlar ile korunmalıdır.

Sorumluluk verin: “Sorumluluk almak büyümenin en
önemli göstergesidir.” Bu anlayışla yaşlarına uygun sorumlulukları almalarına
izin verin. Çocukluk dönemlerinde sorumluluk verilmeyen çocukların, buna direnç
gösterseler de uygun işleri, sevebilecekleri, kendilerini önemli hissedecekleri
görevleri üstlenmeleri öncelikli olarak sağlanabilir.

Dijital cihazlar konusunda dikkatli olun, kurallarınız
olsun: İçinde bulunduğumuz çağın ergenleri ve hatta yetişkinleri için
de dikkat edilmesi gereken önemli bir konu, dijital dünyadır. Onlarla ortak
mutabakat geliştirerek kullanım sıklığı, zamanı vb. konularda kurallarınızı
netleştirin ve kararlılıkla uygulayın. Ortak mutabakat burada kilit noktadır.

Çocuğunuzdan vazgeçmeyin, umutsuzluğa düşmeyin: İletişiminiz
ne tür yaralar almış olursa olsun çocuğunuzla olan bağınızdan ve onun
geleceğinden umudunuzu kesmeyin. Ergenlikle ilgili olumsuz klişeleri bir yana
bırakın ve çocuğunuzun bu en hızlı büyüme çağına onun en güvendiği yetişkin
olarak eşlik edin.

Hayır dualarınız da eksik olmasın.

Uzmanına Sorduk

Ebeveynler ve ergen çocukları arasındaki ilişki, özellikle
son dönemlerde hiç olmadığı kadar zorlaştı. Bu nedenle Aile Dergisi olarak
ergenlik döneminin en az hata ile nasıl geçirilebileceği konusunu Uzman
Psikolog Esra Oras’a sorduk.

Çocuklukla yetişkinlik arasında sıkışan ergen, hem
ebeveynleri hem de akranları tarafından isteklerine uyulması için baskı
görüyor. Bu nedenle ebeveynleriyle çatışma yaşıyor. Ebeveynlerin bu noktada
nasıl bir yaklaşım sergilemeleri gerekiyor?

Bu dönem illa ki içinde krizler barındıracak. Siz de zaman
zaman kendinizi tahammül olarak zayıf hissedeceksiniz. Öfkelenmek, kızmak,
kırılmak, kaygılanmak ve nice zorlayıcı duygunun ilişkide yaşanmasına tamamen
engel olamayız fakat bu duygular ortaya çıktığında ebeveyn tarafından bunları
sakinleştirmeye dönük adımlar atılırsa sürecin yıpratıcı etkisi anlamlı
derecede azalacaktır. Her ilişkide olduğu gibi ebeveyn çocuk ilişkisinde de
denge hâli gözetilmeli. Arkadaşlarına ve onların takdirine çok fazla önem veren
ergen için onlara "Hayır." demek çok da kolay bir tecrübe değil. Bunu
bilerek çocuğa kendisini anladığımızı ifade ettikten sonra kendi taleplerimizi
dile getirebiliriz.

Ek olarak ebeveynlerin kendi hayatlarında, değer odaklı bir
anlayışla yaşamlarını sürmeye özen göstermeleri önemlidir. Çocuğumuza
isteklerimizi sıralarken kendi hayatlarımızda nasıl olduğumuzu muhakkak
sorgulamalıyız.

Ailelerin çoğu “Çocuğumuz bizimle hiçbir şeyi
paylaşmıyor.” derken gençlerin çoğu da “Aileme anlattığım zaman hemen tepki
veriyor, kızıyor ya da nasihat ediyorlar.” diyor. Bu durum, çocuğumuzla
iletişim kurma tarzımızda belirli değişikler yapmamız gerektiğini mi
gösteriyor?

Ebeveynlerin iletişim kurarken şu hususlara dikkat etmesini
öneriyorum:

Konuşurken duygu ifadesine sık sık yer verin. “Geç kalınca
çok endişelendim.”, “Bu davranışından dolayı çok sevindim.” gibi.

Göz kontağı kurarak ve uygun bir ses tonuyla konuşun.

Onu anladığınızı her hâlinizle hissettirin

Ara sıra yalnız kalmak onun da hakkı, ona alan sağlamayı
ihmal etmeyin.

Tehdit etmemeye, eleştiriden çok olumlu mesaj vermeye özen
gösterin.

Ergenlik, aynı zamanda kimlik arayışının da gerçekleştiği
bir dönem. Ergenin sağlıklı bir kimlik edinebilmesi için neler yapılmalı?

Bebeklikten yetişkinliğe tüm gelişim evrelerinde ebeveyne
düşen en önemli vazife, çocuğunun duygusuna empatiyle eşlik edebilmek ve duygularını
kapsayabilmektir. Duyguyu kapsayabilmek, ergenin duygusuna yargısız, anlayışla,
sakinlik dolu bir tavırla alan sağlamaktır. “Böyle düşünmen çok saçma!”, “Ne
biçim sorular bunlar!” gibi ifadelerden kaçınılması gerekirken “Sana yardımcı
olmamı ister misin?”, “Aslında ben de zamanında bunlara çok takılmıştım.” gibi
ifadeler, bu sürecin daha az iletişim kazası ile geçmesini sağlayacaktır.

Nitekim ergen, içinde bulunduğu dönemin özellikleri
itibarıyla ilgi odağını ailesinden arkadaşlarına doğru çevirmiştir. Ergenin
kimlik arayışı ve kendini konumlandırma ihtiyacına ebeveynler, yargılayıcı ve
anlayışsız bir tavırla yanıt verdiğinde bu defa ergen hem bu arayışın
gerilimlerini hem destek göremeyişinin sancısını ebeveynlerine karşı daha büyük
duvarlar örerek hafifletebilir. Yahut bu ihtiyaçlarını ve arayışlarını, ebeveyn
onayını kaybetmemek adına bastırır ve erteler, nitekim bu durum ilerleyen
zamanlarda kimliksiz ve bağımlı bir tavrın en net tetikleyicisi olur.
Dolayısıyla ebeveynlerin bu dönemde çocuklarının mantıklı ya da mantıksız
sorgulamalarına, karmaşık duygularına, yer yer kışkırtıcı nitelikteki
itirazlarına olgunlukla yaklaşması ve göğüs germesi hayati önem arz eder.

Ebeveynler, doğrudan baskıcı ve yönlendirmeci bir tutumla
çocuklarını bir kimliğin içine sığdırmaya çalışmamalıdır. Bunun yerine kitap ve
yayın önerileri, faaliyet alanları, sorumluluk verilebilecek konular noktasında
çocuklarının bu arayışlarını daha dolaylı şekilde yönlendirebilirler. Böylece
hem doğrudan bir çatışma yaşanması ihtimali azalır hem de ergen kendine daha
fazla alan açılmış gibi hisseder.

Olumlu davranışların kazanılması için en ideal zamanın
çocukluk ve gençlik dönemi olduğunu biliyoruz. Bu açıdan ebeveynler olarak bize
düşen görevler nelerdir?

Bu dönem, çocuğunuzun sizden uzaklaşması, sizi
eleştirebilmesi, arkadaşlarının onayını aşırı önemsemesi, duygusal iniş
çıkışları, başkaldırışları ile gelip geçici bir süreç. Çocuğunuz anormal
olduğundan değil, sağlıklı bir birey olma yolculuğundan dolayı tüm bunları
yaşıyor. Elbette ki asla tepki göstermeyin, olumsuz duygularınızı ifade
etmeyin, sınır çizmeyin demiyorum ama tüm bunları yaptığınız ölçüde olumlu
duygularınızı, şefkatinizi, sabrınızı ve ilginizi de belli edin. Eğer ilki
ikincisinden çoksa, ilişkiniz hep daha gerilimli bir hâle bürünecektir.

Ebeveyn olarak ergen çocuğunuza yönelik ilginiz çok değerli,
asla eksik etmeyin. İşgalci bir tavırla, sorguya çeker bir hâlle çocuğunuzu
gözetlemeyin, dedektiflik etmeyin. Böylece o da başkalarının hayatını işgal
etmemeyi, didiklememeyi, sınırlara saygı duymayı alışkanlık hâline getirsin.

Açık ve dürüst olun. Unutmayın ki uysa da uymasa da
çocuğunuzun bu dönemde de rol modeli sizlersiniz. Günü geldiğinde doğru örnek
olmanın katkılarını mutlaka göreceksiniz.

Öğretmenleri ve arkadaşları ile iletişimi güçlü tutun. Fakat
bunu yaparken çocuğunuzu mahcup etmemeye özen gösterin. Unutmayın ki -onun
hislerine göre- “O, artık çocuk değil.”. Geleceğe yönelik ortak planlar yapın
ve onu ciddiye aldığınızı gösterin. Onun fikrini alın ve saygınızı belli edin.
Saygı duyulduğunu hissetsin ki saygı göstermeyi de öğrensin.

Aile bireyleri olarak birlikteyken eğlenceli zamanlar
geçirmeye çalışın. Çocuğunuza sürekli akıl veren, eleştiren, komut yağdıran ve
görev hatırlatan bir konumla onun hayatında var olmak yerine tüm bunları
mutedil ölçüde yapıp keyifli deneyimlere de alan yaratın.  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.