ÇİZGİ FİLM DEYİP GEÇME!

 

22 Temmuz 2020 09:12
ÇİZGİ FİLM DEYİP GEÇME!




ÇİZGİ FİLM DEYİP GEÇME!


  Günümüzde
en yaygın kitle iletişim aracı olan televizyon, dünyaya açılan pencere görevini üstlenerek birçok evde başköşede yerini aldı. Ülkemizde de son yirmi yıl içerisinde televizyonun maddi açıdan
ucuzlaması, özel kanalların açılması nedeniyle bireyler, en çok da çocuklar,
üzerindeki etkileri iyice arttı. Uzağı yakın etmesi, bilgiyi artırması, olumlu davranışlar
sergileyen modeller sunması gibi
pozitif etkileri olsa da medya ve çocuk konusunda yapılan çalışmalar,
daha ziyade medyanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri üzerinde yoğunlaştı.
Modernleşme ile birlikte sokaklar ortadan kalktı, çocuklar evde daha fazla vakit geçirir hâle geldi. Meşgul anne
babalar, ilgisiz bakıcılar derken çizgi filmler sinsice çocukların hayatında
gittikçe daha çok yer aldı. Çocuklar bu yapımlara ilgi gösterdikçe dev bir
sektöre dönüştü ve çocukları günbegün kıskacına almaya başladı. Artık günümüz çocukları, vakitlerinin çoğunu ekran
karşısında,
özellikle de çizgi film izleyerek geçiriyor. Ve maalesef, bu çizgi filmlerin
birçoğu masum değil!
Yapılan çalışmalar, okul öncesi dönem çocuklarının haftada ortalama 23,8 saatlerini
televizyon karşısında geçirdiğini ve izledikleri programların % 89,9’unu çizgi filmlerin oluşturduğunu ortaya
koyuyor. Dolayısıyla zamanının önemli bir
kısmını
televizyon karşısında geçiren çocuğun, çizgi filmlerdeki davranış kalıplarını, düşünce tarzlarını, model olabilecek kişilerin
genel özelliklerini benimsemesi de kaçınılmaz oluyor. Ayrıca erkek öğrencilerin kız öğrencilere göre; aile gelir düzeyi düşük olanların yüksek olanlara göre; ailede üye sayısı fazla olanların az olanlara göre;
ebeveyn eğitimi düşük olanların yüksek olanlara göre ve kent çevresi
okullarında yer alanların kent
merkezindekilere göre daha fazla oranlarda model alma davranışında bulundukları da
tespitler arasında yer alıyor. Model alınan davranışların hepsinin iyi davranış örnekleri olmadığı da aşikâr.
Çizgi Filmlerin Çocuklar Üzerindeki
Olumsuz Etkileri
Bilişsel fonksiyonları köreltme/azaltma: Yapılan araştırmalar, günde ortalama 3-4 saat televizyon
(dolayısıyla çizgi film) izleyen çocukların, dikkat eksikliği ve hiperaktivite olasılıklarının diğerlerine göre %30-%40 daha fazla olduğunu ortaya
koymaktadır.
Çocuk televizyon izlediğinde çok yönlü sinirsel uyarılma
mahrumiyeti yaşamakta, bu nedenle beyin hacmi, normal çocuklara göre %20-30 daha küçük kalmaktadır.
Televizyon, gelişmekte olan çocukların dikkatini yoğunlaştırma sürelerini ve beyinsel işlevlerini
tembelliğe alıştırmaktadır.
Şiddete yöneltme: Masum ve eğlenceli
olduğu düşünülen çizgi filmler, gerçek yaşamdakinden daha fazla şiddet unsuru içermektedir. Günümüzde büyük bir toplumsal sorun olarak görülen şiddet
eylemleri, çizgi filmler aracılığıyla
çocuklara kolayca ve denetimsiz olarak aktarılmaktadır.
Şiddet içerikli çizgi film izleyen çocukların yaşıtlarına oranla
daha fazla kavga ettikleri; daha gergin, agresif, sabırsız ve asi davrandıkları; başkalarının acı ve üzüntülerine karşı daha az hassas oldukları; çevrelerindeki şiddet
unsurlarından rahatsız olmadıkları gibi şiddete
daha meyilli oldukları gözlemlenmiştir.
He-man, Voltran, Bugs Bunny, Ninja Kamlumbağalar, Temel Reis… Çocukluğumuzun çizgi filmlerine dönüp baktığımızda birçok çizgi
filmin ekseninde şiddetin durduğunu görmekteyiz. Bu çizgi
filmlerde “kötü”yü yenmek için yapılan her şey mübah(!)tır. Ayrıca ana karakterin şiddet eylemi sonrası ödüllendirilen
bir konumda olması, çocuğun
karakteri daha fazla örnek almasına; şiddet eylemine uğrayan karakterde acı, ağrı gibi ifadelerin olmaması ise çocukların şiddeti
daha kolay kabul edilebilir olarak görmesine
yol açmaktadır.
Riskli davranışlara yöneltme: Özellikle küçük yaş grubu çocuklar, kahramanlarını çok ciddiye
almakta, onlarla özdeşlik
kurmaktadır. Bu özdeşleşme sonucunda da çizgi
filmlerin içeriğinde olan
uçma, yüksekten atlama, görünmeyeni görme gibi gerçeküstü davranışların gerçek hayatta da olabileceğini varsayıp bunları denemekte ve hayatlarını tehlikeye atabilmektedirler.
Yanlış beslenme alışkanlığı edindirme: Çizgi filmlerde, reklamlarda, dizilerde hazır yiyecekler, bisküviler ve çikolatalar çocukların ilgisini çekmekte ve
bu durum beslenme alışkanlıklarını olumsuz
etkilemektedir.
Gerçeklikten koparma: Sihir/büyü içeren çizgi filmler, çocukların gerçeklik algısını bozduğu gibi,
onlara kolay yoldan sonuca ulaşabileceği mesajını vermektedir.
Fiziksel gelişimi kısıtlama: Çocuklar, büyük ve küçük kaslarını çeşitli oyunlar yoluyla geliştirmekte, pek çok hareketi oyun yoluyla kendiliğinden öğrenmektedirler. Kaslarını en çok geliştirebileceği dönemde devamlı
televizyonun karşısında,
televizyona odaklanmış şekilde
durması, çocuğun hareket
yeteneğini kısıtlamaktadır.
Geleneğe yabancılaştırma: Çizgi filmlerde kahramanların inanış biçimleri, dinî törenler,
kutsal saydıkları şeyler çocuklar tarafından çabucak benimsenebilmektedir. Çizgi dünyanın tamamen
sahte ve kurmaca akışına inanan çocuk, içinde bulunduğu toplumun
geleneklerine uyumda zorlanabilmekte yahut geleneğe yabancılaşabilmektedir. Örneğin kız
çocukları tarafından çok sevilen bebekler, uçan atlar, erkek çocuklarının
vazgeçilmezi olağanüstü güçlere sahip kahramanlar bambaşka bir dünyadan seslenmektedir. Bu kahramanların düzenli aile ilişkileri
yoktur. Seküler yaşam tipinin
ve gelenekle bağlarını koparmış bireyselliğin mümessilidirler. Dinî ve millî değerlerden kopuk bir yaşamın sanal kahramanlarıdırlar.
Dil gelişimini geriletme: Çizgi
filmlerde kullanılan sözcük sayısının azlığı nedeniyle çocuklarda kelime dağarcığı kısırlaşmakta; Türkçenin yanlış, kötü, yabancı özentili ve kısır bir şekilde
kullanılmasından dolayı dil yozlaşması yaşanmaktadır.
Çocukluk masumiyetini kaybettirme: Bazı çizgi film kahramanları, çocuklarının yetişkinlerin dünyasına psikolojik ve fizyolojik olarak
hazır olmadan girmelerine neden
olmaktadır. Bu kahramanlar mükemmel yaşamlara sahiptir. Fiziksel
olarak kusursuzdurlar. Ulaşılması neredeyse imkânsız güzellik yahut güçtedirler. Bu durum, çocuklarda
sağlıksız bir güzellik ve güç takıntısı
yaratmakta; kişilik zedelenmesi, düşük öz güven ve
zedelenmiş bir benlik algısına sebep olmaktadır. Kimi çizgi filmlerde ise kahramanların arasında yaşanan entrikalar, çocukların masum zihinlerini kirletmekte, kahramanların dili saf ve temiz dimağlarına nahoş kelimeleri işlemektedir.
Çizgi Filmlerin Ürün Satışları Üzerindeki
Etkileri
Ürün satışlarında çocuklar büyük bir pazar oluşturmaktadır. Bağımsız ve
analitik düşünce yetisi
olmayan bu yaş grubunu etki altına alma
yolu da çizgi filmlerden geçmektedir. Çizgi film karakterlerinin veya ünlü kişilerin
reklamlarda tanıtılan ürünü över konumda yer alması, çocuğun ürünle beğendiği
karakteri özdeşleştirerek ürünün iyi olduğuna
inanmasına ve ona sahip olma isteği duymasına neden olmaktadır.
Oyuncaklar görünüşte bir çeşitlilik
algısı oluştursa da
aslında büyük ölçüde aynı düşünce yapısının aktarılmasında birer araç olarak kullanılmaktadır. Dünyanın bütün çocukları, aynı oyuncağın dolayısıyla aynı yaşam tarzının alıcısı
durumundadır. Toplumların kendi kimlik ve değerlerini taşıyan yerel ya da mahallî
oyuncaklarla birlikte bu tür oyuncaklarla oynayan çocuklar da tarihe karışmaktadır.
Peki, ne yapmalı?
Ebeveynler, çizgi filmlerde ve diğer
programlarda seçici davranmalı; özellikle okul öncesi çocuğun gelişiminde
olumsuz unsurlar taşıyan, şiddet içeren çizgi filmleri çocuğuna
izlettirmemelidir.
Okul öncesi çocuklara yönelik çizgi filmlerde çocuğun eğlenmesi
yanında, temel eğitimle
ilgili özelliklerin de kazanılması gereklidir. Çizgi filmlerde “eğlendirirken
eğitme” ilkesi geçerli olmalıdır. Çocukların ilgisi, şiddete değil, eğlendirici
ve eğitici yönü ağır basan çizgi filmlere çekilmelidir.
Televizyonlarda yayımlanan çizgi filmlerin seçiminde
uzman-programcı iş birliği yapılmalı, özellikle
okul öncesi çocuklara yönelik çizgi filmler daha özenli ele
alınmalıdır.
Kendi tarihimizi, kültürümüzü, örf ve adetlerimizi yansıtan yerli yapım çizgi
filmler çoğaltılmalıdır.  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.