Çocuklarla irtibat doğumla başlar

 

06 Nisan 2016 11:05
Çocuklarla irtibat doğumla başlar




Annelerin çocukla göz teması çok önemli


  Üzerinde yaşadığımız dünya ve yaşadığımız zamandilimi içerisinde yeni yeni hastalıklarla tanış oluyoruz. Sosyolojik ve psikolojik olarak ortaya çıkan daha sonra fiziki hastalıklara dönüşen hastalıkların arka planının irdelemeye çalışanların hiç beklemediği durumla karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz.Otizm hastalığının arkasında yatan hastalık da bunlardan biridir. Yeni Safak gazetesinden Fatma Barbarasoğlu'nun kaleme aldığı yazı da konuya ilişkin güzel bir değerlendirme. İlginizi çekeceğini düşündüğümüz, Barbarasoğlu'nun yazısını sizinle paylaşıyoruz.otuz yıl önce nadiren duyduğumuz hastalıklar günümüzde hızla artıyor. Yaşlılarda alzheimer, çocuklarda otizm.2025 yılında iki çocuktan birinin otistik olacağı haberleri insanın kanını donduruyor.Bu haberi veren kim?Dünyanın en saygın araştırma enstitüsü MIT'ın raporuna göre 2025 yılında çocukların yarısı otistik olacak(mış).Yani iki çocuktan biri...Dünya Otizm günü sebebiyle 2 Nisan'da yakalara mavi kurdeleler takıldı, büyük yapılar mavi ışıklarla donatıldı. Maksat otistik çocuklar için farkındalık oluşturmak.Farkındalık kelimesini sevmiyorum. Farkındalık kelimesi mesuliyeti içermiyor çünkü.Bazı çocuklar otistik olarak dünyaya geliyor. Neden otistik olduklarına dair kesin bulgular yok, çevre faktörlerinin etkili olduğu yönünde araştırmalar yapılıyor. (Belki de bu hastalık laboratuvar şartlarında oluşturuldu.)Yirmi yıl önce hastalık doktorlar tarafından kolaylıkla teşhis edilemiyordu. Genellikle zihinsel özürlü tanısı konulup aileler evlerine gönderiliyordu. Ya da hastalık “ilgisiz anne sendromu” olarak biliniyordu.Evet “ilgisiz anne sendromu”.Hemşire olarak çalışan bir arkadaşımın 10 yıl aradan sonra ikinci bebeği dünyaya geldi. Doğum izni bitti üzerine 6 ay kadar ücretsiz izin kullandı ve sonra mesleğine döndü. Bebeğe tıpkı ilk çocuğunda olduğu gibi annesi baktı.Göz herkesi görür kendini göremez der İmam Gazali. Nitekim hemşire olan arkadaşım bebeğinin göz teması kurmadığını ve hiç gülümsemediğini fark etmedi. (Belki de fark etmek istemedi.)Halk arasında bebeklerin gülümseme haberi çok ciddiye alınır. İlk üç ayı geçtikten sora bebeğin gülümsemeye başladı mı diye sorulur annelere. Henüz meleklerine gülümsüyor denir eğer bebek muhatabının hareketlerine gösterdiği ilgi karşılığında gülümsemeye başlamamışsa. Meleklerine gülümsüyor tabiri genellikle bebeklerin uyku esnasındaki dudak hareketidir.Bu yazı için bebeğin adı Erdem olsun. İlk altı aydan itibaren Erdem'in göz temasını kurmadığını fark ettim. Bu durumu ailesine söylemek söylememek arasında kararsız kaldım. Arkadaşım hemşire olduğu için, durum tereciye tere satmak gibi anlaşılabilirdi. Üstelik bu konuda hiçbir uzmanlığım olmadığına göre yanılma ihtimalim çok fazlaydı.Erdem iki yaşını geçti. Annesi bebeğini pedagoglara, psikologlara götürmeye başladı. Danışmanlık aldığı pedagog bebeğin ilgisizlikten dolayı böyle olduğunu söyleyince mesleğini bıraktı. (İlgisiz anne sendromu).Vicdan azabından kıvrandığı bir gün kendisinin ilgisiz olmadığını, bebeğin ninesi tarafından ne kadar itinalı bakıldığını söyledikten sonra sorunun belki de nörolojik olabileceğini söyledim.Uzunca bir süre tam olarak teşhis konulamadı. Erdem giderek daha da zor bir çocuk oldu. Ağlayınca susmayan, oyuncaklarına zarar veren, şiddet uygulamayı seven bir çocuk.Aldığı eğitim ve annesinin kendisini Erdem'e adaması sonucu şimdi yaşıtlarından bir yaş büyük olsa da normal bir okula devam ediyor.Bu yazıdan size düşen hisse şudur: Bebeklerin gülümsemesini ciddiye alın. Altı ayını doldurduğu halde hiç gülümsemeyen, göz teması kurmayan bebekler konusunda dikkatli olun.Sokaklarda, marketlerde hiç susmayan çocuklar görürseniz sakın annelerini yargılamaya kalkmayın. Ne biçim çocuk, hiç aile terbiyesi almamış diye düşünmeyin. Çünkü otistik bir çocuğa doğruları ve yanlışları anlatmak normal çocuklara göre çok fazla vakit alıyor. Üstelik otistik çocukların bizim duymadığımız kokulardan, duymadığımız seslerden rahatsız olmaları söz konusu. Annelerin bu konuda yardıma, anlayışa ihtiyacı var. Hiç bilmediğimiz hayatları yargılamaya kalkmayalım.Niye sadece otistik çocukların annelerinden bahsettim?Çünkü babalar “sorunlu çocuk”ları kabullenip yardımcı olmak yerine öyle bir çocukları yokmuş gibi davranmayı tercih ediyor.Bu konuda en çarpıcı hikaye youtube'dan tanık olduğum Hacer Bezci'nin hikayesi. Hacer Bezci'nin otistik çocuğa sahip anne olarak anlattıkları tv filmi olarak çekilip yayınlanmalı.Hacer Hanım gayreti ile yokluğu, yoksulluğu, yoksunluğu aşmayı başarmış.  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.