Çocukları işleyen anne ve babadır

 

02 Haziran 2014 11:39
Çocukları işleyen anne ve babadır




Çocuklar elmas ise, elması işleyen ve ona hayat kazandıran sanatçı da anne ve babadır


  Kadını her alanda bilgilendirmeyi ve belirlediği konuları uzmanlarıyla da görüşerek onu aydınlatmayı şiar edinen dergimiz Nisanur, bildiğiniz üzere her ay özel bir röportaj yapıyor. Bu ay ki özel röportajımız "Daha iyi olmamanın mazereti yok” sözünü kendine şiar edinen Evlilik ve Aile Uzmanı Saliha Erdim Hanımefendi ile… Kendisiyle salih nesil ve birey-aile-toplum açısından önemini, salih neslin oluşmasında ailenin etkisini ve kadının öncelikli vazifesini, salih neslin önündeki engelleri ve bu bağlamdaki dış etkenleri konuştuk. Sizleri söyleşimizle baş başa bırakıyoruz.Saliha Hanım, sizinle ‘Salih nesil ve önemi’ üzerinde konuşmak istiyoruz. Salih bir nesil sizce ne ifade ediyor? Nesil demek geleceğimiz demek, geleceğimizin yapısı demek. Aynı zamanda ‘salih nesil’ derken bir tanımlama yapıyoruz. Salih nesil… Bir sıfat var, toplumun geleceğini örecek neslin bir sıfatı... Salih sıfatının altyapısını; salih evlatlar yetiştirebilecek anlayışta, alt yapıda, donanımda bir anne babanın varlığı oluşturur. Salih neslin yetişebilmesi için toplumsal bir deneyim kazanmamız gerekiyor. Düşünceler sadece idealde kaldığı ve hayata geçmediği sürece hiçbir anlam ifade etmezler. Hayatı şekillendirmez, hayatı resmetmez, hayatı güzelleştirmezler… Bu yüzden salih neslin oluşması için bunun arka planının sağlam olması, bunun önemine inanılması, bunun ihtiyaç olarak görülmesi ve bunun için zeminin, şartların oluşturulması gerekir. Salih nesil, bir sonuçtur. O salih nesle bizi götürecek şartların olgunlaşması gerekir. Asıl mesele de şartları oluşturmak ve hazırlamaktır… “İNSANLAR MADEN GİBİDİR” Salih bir nesil arzusu taşıyan ebeveynler bilhassa nelere dikkat etmeliler? Bir sanatçı herhangi bir eseri ortaya çıkaracağı zaman; kullanacağı malzemeyi ve çalışacağı malzeme ile ne oluşturmak istediğini bilir. Bunun için hangi donanıma ihtiyacı olduğunu ve bu donanımı nasıl kullanacağını bilir. Bunun için odaklanır, zaman ayırır, enerji harcar, pek çok konforunu terk eder. Ve bu plân/program üzerine yoğunlaştıktan sonra bu süreç, kişiyi (Allah’ta dilerse) arzu edilen sanat eserini oluşturmaya götürecektir. Şöyle bir belirlemem var benim. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sözünden yola çıkarak oluşturduğum bir belirleme… “İnsanlar madenler gibidir” diye buyuruyor Efendimiz (s.a.v). Ben de diyorum ki; her çocuk bir cevher, anne baba ise bu cevhere şekil veren sanatçı gibidir. Esere değer katan sanatçının bilgi ve becerisidir. Siz dünyanın en kaliteli kumaşı ile çalışıyor olsanız; elinizde mükemmel bir kumaşın olması, bunun çok harika bir model olacağı anlamına gelmez. Sizin maharetiniz sonucunda, gösterdiğiniz titizlik sonucunda istediğiniz şeye ulaşırsınız ya da ulaşmazsınız. Buna ne kadar özen gösterdiğinize bağlı olarak sonuca ulaşırsınız… Böyle bakınca, annelerin babaların önce kendi var oluşlarına ve dünyaya gelişlerine ne anlam yüklediklerini ve Allah ile irtibatları nasıl sağladıklarını irdelemeleri lazım. “Allah gerçekten bizim hayatımızda mı? İşleyişimizde var mı? Var mı? Nasıl var? (Haşa) Şayet varsa ben çocuğuma kızarken nerde? Eşime yanlış davranırken nerde? Dedikodu yaparken nerde? Benden istemediği, hoşlanmadığı şeyleri yaparken nerde? Sadece dua isterken yöneldiğim bir makam mı? Zorlandığım zaman o zorluktan beni kurtarması için yöneldiğim bir makam mı?” Ya da “İyi ve mutluluk dolu bir zaman dilimini yaşadığımız zaman şükrettiğimiz bir makam mı?” Yani “Benim gönlümde, benim zihnimde Rabbim ne kadar bir yeri, ne kadarlık bir alanı kaplamış?” İşte ben bu kapladığı alan kadar bir duyarlılığa sahibip olabilirim. Benim zihnimdeki O’na verilmiş anlam kadar bende bir duyarlılıklar bütünü oluşur. Dolayısı ile bir şeyleri, salih nesli de bir tarafa bırakalım -çünkü ben çocuğum olmadan önce bir bireyim ve Allah’a kulluktan sorumluyum-. “Ben Allah’a ne yaparsam daha iyi bir kul olabilirim? O’nun güzel Resulü (s.a.v)’ne ne yaparsam, nasıl yaşarsam daha iyi bir ümmet olabilirim?” Soruları benim zihnimde olur, beni meşgul eder, beni arayışa ve bir davanın müdavimi olmaya yönlendirirse o zaman bunun sonucunda gelecek şeydir salih nesil… Siz herhangi bir şey yapmadan, bir davanın derdini gütmeden zihninizde bir ideal aşkı oluşturmadan salih nesil istemek; ayakları yere basmayan bir durumdur ve sadece sözünü etmektir. Gereğini yapmadığınız için onunla avunmak demektir. Onun için salih nesil daha sonraki aşamadır. “Ben dünyaya niye geldim? Rabbim benden ne istiyor? Her insanın farklı yetenekleri var. Ben bunları nasıl hayata katabilirim, ortaya çıkarabilirim? Ben ne yaparsam iyi bir kul, iyi bir insan, iyi bir mümin olabilirim? Ve ben nasıl yaşarsam Rabbim benden razı olur?” Soruları zihnimizde olmalı ve çocuğu hayatın bir tamamlayıcısı olarak görmemeli. Zira çocuk olsa da oluyor olmasa da oluyor. Dolayısı ile benim hayatım illa çocukla geçecek diye bir kaide yok. Allah böyle bir söz de vermiyor kullarına. Verirse bir lütuf ikramdır. Belki de vermemesi bir lütuf ikramdır. Bunu biz bilemeyiz. Allah kullarını öyle şeylerle imtihan eder ki; nice anneler gördüm kalpleri kaya gibi, merhametten eser yok. Nice anne olmayan kadınlar görgüm ki; çocukları görünce gözlerinden yaşlar akıyor. Yani bir takım şeyleri sadece çocuğu olanla olmayanla sınırlamamak lazım. Dolayısı ile anne olmaktan önce; biz Allah’a kuluz, bir ferdiz ve Allah’ın istediği gibi bir hayatı yaşamaktan ve dünyayı yaşanılır hale getirmekten sorumluyuz. Amaç;“Bu sorumluluğu ben ne kadar yerine getirebiliyorum, ne yaparsam Rabbimin istediği gibi yaşama şanına layık olabilirim” arayışıdır. Bu duygu içerisinde, çocuk dünyaya geldiği zaman zaten o duygu sizin baş tacınız olacaktır, o çocuk sizin Allah’a kulluğunuzun güzel bir yansıması, sizi geliştirecek bir etken ve bir nimet olacaktır. O açıdan da kendimizi salih ve salihalar olarak yetiştirmeye çalışırsak; evladımız da geleceğin salih bir nesli olmaya aday olur inşallah. “Ben nasıl salih ve saliha bir kul olabilirim!” Bu dertle başlarsak, ortaya salih bir nesil çıkacaktır inancındayım Allah’ın izni ile… “BİR TOPLUMUN DÜZELMESİ ÖNCE ANNE VE BABALARIN DÜZELMESİ İLE BAŞLAR” Kadının -anne olması hasebiyle-, salih nesle özel bir katkısı var mıdır ve hangi düzeydedir? Katkısı çok fazladır. -Allah’ın izni ile ve cüzi irade dâhilinde- çünkü; kadının elinde şekillenir çocuk. Annedeki pek çok özellik çocuğa yansır. Yani çocuğu anne taşıyor. Dünyaya anne getiriyor ve çocuğu iki yıl anne emziriyor. Bunlarda baba dışardan yardımcı, bire bir ve yüzde yüz anne etkili. Dolayısı ile anne bunların dışında değil. Tam merkezinde, anne ile tam ilişkili! Bir toplumun düzelmesi önce anne ve babaların düzelmesi ile başlar. Çünkü hemen hemen bütün insanlar bir ailede yetişir ve anne babalarının izlerini taşırlar. Yetişkin olduktan sonrada etkilemeye devam eden ailedeki kayıtlar, eğitim ve duyarlılık derecelerine göre hayatı sarmalamaya devam eder. Çocukla anne arasında o kadar yakın ve birebir bir ilişki vardır ki, annenin hayata dair bakış açısı, insana dair öngörüsü, hayata dair anlamı, hayatın içerisine giydirilmiş bir vaziyette çoğunlukla çocuğa yansır. Baba, ikinci plânda annenin çocuğun ihtiyaçlarını giderdikten sonraki iletişimine dâhil olur. O zaman babadan bir öncelikli aşama olarak anne, etkin ve merkezdedir. Ondan sonra baba ve diğer çevre unsurları devreye girer. Onun içindir de anne birinci derece etki ve katkı sahibidir. Ben, anneleri eğitilmemiş bir toplumdan salih evlatlar çıkacağını düşünmüyorum... Peki, evin maişetini sağlayan baba, bu yönüyle, salih neslin devamlılığında nasıl etkilidir? Baba helal rızık getirmezse salih nesil asla oluşmaz! Önce helal rızık getirmeli ve fakat ondan sonra da rızık getirmeyi babalığın birinci ve tek şartı olarak görüp kenara çekilmemeli. Bu babanın sorumluğu, onu yapacak ama bu iyi baba ve İyi bir eş olduğu anlamına gelmiyor. Ailesine, dışardaki herkese nasıl saygılı, ilgili, sevecen, paylaşımcı ve yardımsever davranıyorsa bunların en az birkaç katı fazlasını ailesine göstermek zorunda (Peygamberini model alıyorsa). Dolayısı ile baba da; birebir aile içerisindeki sükûnu, aile içerisindeki idareyi, aile içerisindeki ihtiyaçların giderilmesini ve ilişkilerin organizesini doğru yaptığında, dengeler yerli yerine oturur. Babası ile iletişimi iyi olan bir çocuk sırtını güvenli bir dağa yaslamış gibi kendisini güçlü hisseder. Babayı özdeşleşme modeli olarak gören erkek çocuğu, birebir modelleyerek öğrenir ve bunların çoğu kalıcı olur. Çocukların eğitimi konusunda baba, düzgün ve inançlı bir hayatın alt yapısını hazırlamak ve uygulanmasını sağlamaktan sorumludur. Eğitimin dolayısı ile babanın çocukları ile iyi iletişimi, çocukların toplumda ayakları üzerinde durabilmeleri, saflarını daha net ve kolay belirleyebilmeleri ve sağlıklı sosyal ilişkilerde bulunabilmeleri için çok önemli bir husustur...Salih bir neslin sağlanması, aile çatısı dışında, nelere bağlıdır? Bu bağlamda ‘dış etkenler’den söz edebilir miyiz? Bir sosyal hayatın içerisinde yaşıyoruz. Evden çıkınca bir sosyal hayatın içerisine giriyoruz. Çok güzel bir Afrika atasözü var; “Bir çocuk yetiştirmek için, bir köy kurmak gerekir.” Şu an ailenin dışına çıkmayalım; televizyon. Ailenin dışına çıkmayalım; internet. Bunlar ciddi bir tahribat oluşturuyor. Anne babanın tartışmaları, çocuklara dair yanlış davranışları salih nesil yetiştirmenin önündeki en önemli engellerdir. Babanın ve “falancanın eşi şu kadar para kazanıyor, sen tembelsin” gibi söylemlerle ona illallah dedirten kadının; bu yanlış davranışlarıyla ailede oluşan iletişimi bir düşünün! Öte yandan baba evde namaz kılmıyorsa, çocuklar arasında iletişimde bir dengesizlik, sevgide adaletsizlik varsa bu durumlar da, sosyal hayata açılmaya gerek kalmaksızın, çocuğu olumsuz etkiler. Çocuklarımızın öğretmenleri ile aralarının iyi olması için elimizden geleni yapmalıyız. Çocuklarımızın doğru çevreden arkadaşlıklar edinebilmesi için elimizden geleni yapmalıyız. Çocukları dışarda etkileyen en önemli etkenlerden biri arkadaşlarıdır. Arkadaşına uyarak yoldan çıkanların haddi hesabı yoktur. Arkadaşına uyan çocukların da neredeyse yüzde yüze yakın bir oranını; ailede huzursuz olup sevgi ve değer görmeyenler oluşturuyor. Sürekli eleştiren, evde kalmayı artık dayanılmaz hale getiren bir iletişim ve yaklaşım nedeni ile kimi evden kaçıyor, kimi evden soğuyor kimi yatıdan yatıya eve geliyor ve arkadaşları ile zaman geçiriyor. O zaman dışarısı tehlike kaynağı değil! Asıl tehlike içerde… İçerde zarar görenleri dışardakiler avlıyor. Annesi ve babası ile mutlu bir çocuk dışardakilerin telkinlerine kapılarak evden para çalmaz, gidip orada burada gizli gizli sigara içmez, uyuşturucu denemeye kalkmaz. Çünkü ailede mutludur, ailede zengindir… Onları üzmek istemez ve öyle bir çevrede bulunmak bile istemez. Eğer aileden sağlam bir iletişim zemini almışsa… Bunun için doğru arkadaş edinmeleri konusunda küçük yaştan itibaren çocuklarımıza doğru bir yönlendirme yapmalı, uygun bir ortam hazırlamalı, öğretmenleri ile iletişiminin iyi olması için elimizden geleni yapmalıyız. Bir de çocuklarımızın beceri eğitimlerine, hobilerine gereken önemi vermeliyiz. Arkadaş, öğretmen ve beceri… Bunlar ailenin dışında olup aslında yine aileye bağlı olan etkenler… “DOĞRU AĞACIN GÖLGESİ DE DOĞRU OLUR” Salih nesil, aile/toplum açısından nasıl bir önem arz ediyor? Torunlarımızın nasıl olacağının, nasıl bir hayatı yaşayacağının resmidir salih nesil! Benim oğlum nasılsa torunum da hemen hemen onun kopyası olacaktır. Dolayısı ile ben oğlumu ve kızımı yetiştirmekten sorumluyum! Kızım ve oğlum ne kadar çok doğru ve düzgün olursa onların yetiştirecekleri evlatlarda (Allah’ın izni ile) o kadar düzgün olur. Salih nesil, Allah`ın istediği gibi bir yaşama düzeni oluşturabilmek için bir umuttur ve acilen gereklidir. Ailelerin düzgün işlemesinden, Allah kulluğun daha bilinçli yapılmasından, kendimize ve dünyamıza dair sorumluluklarımızı daha iyi bir şekilde hayata geçirmekten ancak o zaman daha güçlü söz edebiliriz. İmam Gazali Hazretlerinin buyurduğu gibi; “Doğru ağacın gölgesi de doğru olur.” Ben doğru olursam evladım benden doğruluk örneği alır. Evladım doğru olursa evladı ondan doğruluk örneği alır. Salih nesiller yetiştirmek istiyorsak, salih neslin önündeki engelleri kaldırarak işe başlamalıyız… Son olarak, yarının anneleri olan genç kızlara neler tavsiye edersiniz? Kendileri ile barışık, hayata ve olaylara olumlu ve gerçekçi bakabilen ve rolünü severek ve iyi oynamaya çalışan mutlu ve dengeli bireyler olabilmek için ciddi çaba sarf etsinler. Bilgisiz ve eylemsiz hayat, anlamsız, tatsız ve zorluklarla iç içe bir hayattır. Mutlaka sorumlulukları ile ilgili düzenli bir bilgi alışverişleri ve sağlam dostlukları bulunsun. Aklını geliştirip ve doğru sorup doğru cevaba yönelmenin insanı erdemli kılmanın alt yapılarından olduğunu bilsinler. İnsanın Allah’a yapacağı en önemli dualardan birisi; eksiklerini, yanlışlıklarını ve Allah ile arasındaki engelleri görmeye çalışmasıdır. Bunun için Allah’tan ısrarla yardım istemelidir. “Ya Rabbim! Benim Sana yaklaşmamı engelleyen şeyleri fark etmemi ve aramızdaki engelleri kaldırmayı bana nasip et. Ben zayıfım, Sen güçlüsün. Ben yanılırım, Sen yanılmazsın. Ben başa çıkamam ama Sen başa çıkarsın. Ben isteyen Sen veren makamsın ve benim gidecek başka kapım yok. Beni Sana hakiki kul olma derdi ile yananlardan eyle, rızanı sevdamız eyle Allah`ım” diye Allah’a dua edebiliriz… En önce kendimizden başlamalıyız. İster aile diyelim, ister toplum hayatı diyelim, ister salih nesil diyelim… Ne dersek diyelim kendimizden başlamalıyız. Ve kendimizi doğrultma, doğru olana yönelme ve yanlışlarımızı fark edip onları doğruyla değiştirme noktasında kavli ve fiili dualarımız kesintisiz olmalı. Onun için önce kendimizden başlayacağız daha sonra bu sorumlulukları yerine getirebilmemiz için yine Rabbimizden yardım dileyeceğiz. Bir toplumun/ailenin doğrulması; Allah Resulü’nün hayatından o ailede, ne kadar kesit olduğuna bağlıdır! Hakiki bir kul, hakiki bir ümmet olma derdi ile dertlenelim. Hayata olumlu bakarak, hayatın güzelliklerini yaşayarak, Allah’ın bize daraltmadığı sınırları daraltmadan; helal dairesi içerisinde eksiklerimizle, günahlarımızla ve hatalarımızla ve düzeltme çabası ile daha iyi olabilme gayretiyle yaşamaya çalışmalıyız. Benim kendim için ürettiğim bir slogan var. DAHA İYİ OLMAMANIN MAZERETİ YOK. Her gün daha iyi olmaya çalışacağız inşallah… Nisanur Dergisi olarak bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz… Rica ederim, efendim… Saliha Erdim Kimdir? 1956 Samsun Havza doğumlu. İlkokulu Vezirköprü’de, ortaokulu Çorum Sağlık Okulu’nda, liseyi Zeynep Kamil Sağlık Meslek Lisesi’nde okudu. Yükseköğrenimine Hacettepe Yüksek Hemşirelik Okulu’nda devam ederken, üniversite çevrelerinde odaklaşan bir takım karanlık olayları sebebiyle yarım bırakmak zorunda kaldı. Daha sonra Açık Öğretim Fakültesi Sosyal Bilimler Bölümü’nde okudu fakat tesettürü yüzünden mezun olamadı. Ancak, eğitim sürecini, çeşitli çevre ve ortamlarda, yaygın eğitim kurumlarında devam ettirdi. 1983 Yılının sonlarında, evlilik ve aile hayatının başlamasıyla birlikte iş hayatı sona erdi. Ancak, aile, çocuk ve eğitimle ilgili çalışmaları aralıksız devam etti. Yaklaşık yirmi iki yıldır, çeşitli yaygın eğitim kurumlarında ve çevrelerinde, yurt içi ve yurt dışında, çocuk-aile-eğitim eksenli ders, kurs, konferans, seminer, sohbet faaliyetlerinde bulunuyor. Daha sonra Yenidünya Dergisi’nin ilavesi “Hanımefendi Dergisi”nin editörlüğünü yapmaya başladı ve aylık yazılar yazmaya devam ediyor. Röportaj: Elif Yüksek / Nisanur Dergisi   



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.