Sanayi öncesinin büyük aile modeli sanayi toplumunda çekirdek aileye, sanayi sonrası toplumda ise tek ebeveynli aileye evrilmiş durumda.

Batı dünyasında doğurganlığın gerilemesi 19.yüzyılın sonlarından itibaren başlıyor. II. Dünya Savaşı sonrası gerileme duruyor ve çocuk sahibi olma duygusu yükseliş kaydediyor. Sosyologlar bu döneme “Bebek Patlaması” adını veriyor. Bu dönem 1960’ların sonundan itibaren yerini düşüşe bırakıyor.

Bugün Batı dünyası aileyi yeniden tanımlamak derdinde.

Aile nedir sorusuna 19. yüzyıldaki kadar kolay cevap veremiyor sosyologlar. Avrupa’da aile politikaları açısından en önemli sorun tek ebeveynli aile ve çocuk anneler gerçeği.

Kentleşme ve aile bağları arasındaki ilişkiyi; suçlamadan (muhafazakarlar her sosyal meselenin sorumluğunu kadınlara yüklemeyi tercih ediyor) ya da aşırı idealize etmeden (Türk aile yapısı çok muhkemdir!) doğru bir noktadan değerlendirmeyi başarmamız gerekiyor.

Değerlendirmeyi doğru yapabilmek için üçüncü sayfa haberlerinin öznelerine ve haberlerin diline odaklanmamız gerekiyor.

Türkiye’nin en önemli meselesi bu. Terörden ya da uluslar arası imaj yönetiminden, ekonomiden bile mi diye soruyorsunuz. Cevap veriyorum. Evet. En önemli meselemiz “aile içi şiddet” kavramı ile konuştuğumuz konular. Dikkatinizi çekerim, “aile içi şiddet” bir kavram olarak cümle içinde kullanılmaya başlandığında, Türkiye’nin üçüncü sayfa profili henüz böyle değildi.

“İtilmiş ile Kakılmış” ın parodilerine, Olacak O kadar diye hep beraber gülüyorduk.

Parodiler bir derece ileri gitti dizi film “gerçekliği” olarak karşımıza çıktı.

Sonra… Sonrası dizi filmleri bile geride bırakan “üçüncü sayfa gerçekliği”.

Mart 2012 yılında medyada yer alan haber “azalan erkek kimliği”nin ne olduğunu çok iyi ifade ediyor. Böyle onlarca haber var o halde niye örneğimi ta 2012 yılından seçtiğime gelince... Olabildiği kadar öncesine giderek şiddet içerikli haber dilinin empati yoksunu şablonik diline dikkatinizi çekmek istiyorum.

26 Yaşındaki koca, kendisine çayı geç getirdiği için eşini öldürüyor. Öldürdüğünü itiraf etmek yerine intihar etti diyor. Daha önce de benzer olay Bursa’da yaşanmıştı. Karısını öldürüp doğal gazı açarak intihar süsü vermeye çalışmıştı kızgın koca.

Üçüncü sayfa haberleri artıyor. Haberlere tanık olan bizler hayattan beziyor, karamsarlığa kapılıyoruz. En yakınları tarafından öldürülen kadın haberleri vererek kadınların şiddet görmelerini engelleyemeyiz. Vuku bulmuş olayları parantez içine alarak da yok sayamayız. O halde ne yapmamız gerekiyor?

Haberlerin dili üzerine çalışmalıyız.

Çayı geç getirdi diye karısını öldüren katil kocanın haberini yaparken okuyucu değer yargılarını ortaya koyabilmeli. Vicdan devreye girmeli.

Haberi okurken kaçımız şunu fark ediyoruz, maktul üç aylık hamile ve on aylık bebeği var? Adamın karısından şikâyetçi olduğu husus ne? Sobayı geç yakıyordu. Çayımı vaktinde getirmemişti.

Sobayı sen niye yakmıyorsun? Çayı sen niye demlemiyorsun?

Peygamber Efendimiz onca eşine rağmen söküğünü kendisi dikiyordu.

Oysa haberlerin dili, “azalan erkek kimliği” içinde kahramanını/kahramanlığını yitirmiş erkeklerde vicdanı devreye sokmuyor. “Kadın milleti değil mi adamı katil eder. Yazık oldu gepegenç adama” diye okuyor haberi pek çok erkek.

Haberlerin dili derken kastettiğim bu. Erkeklerin şiddet haberlerini doğru değerlendirmeleri için vicdanı devreye sokan, sorumluluk yükleyen bir dil oluşturmamız gerekiyor.

Diğer taraftan “aile içi şiddet” haberleri gençleri evlilikten soğutuyor.

Bakınız Ahmet Mithat Efendi 1800’lerin sonunda aile üzerine fikrini yorarken Avrupalıların evlenmekten çekindiğini ama bizde böyle bir durumun söz konusu olmadığını kendinden emin bir şeklide dile getiriyordu. Bugün biz aynı cümleleri pek de gönül rahatlığı içinde tekrarlayamayız.

Ahmet Mithat Efendi, Peder Olma Sanatı adlı kitabında şöyle diyor:

“Gençlerimiz içinde binde birisi bile Avrupa’nın artık çürümüş olan medeniyetinden bu yoldaki fazihalarını (rezilliklerini) kabule tenezzül edebilecek haramzadelerden değildirler. Arzu-yı teehhül (evlenme isteği) hepsinde vardır. Herhalde kadınların tabirince bir baltaya sap olur olmaz teehhülü arzu ederler.” (s.21-22)

Ahmet Mithat Efendi’ye göre evlilikten maksat çocuk yetiştirmektir. Evlenmek ile bekâr kalmak arasındaki farklar üzerine düşüncesini yoran yazar şu sorunun cevabını arar:

“Bir zarifin demiş olduğu gibi vakıa “aile” ile “gaile” arasında bir noktadan ibaret bir fark varsa da acaba ailenin gailesi, bir bekârın gailesinden ziyade midir? Bu gaileye mukabil ailenin temin ettiği saadet bekârlık âleminde dahi hakikaten var mıdır? Vuku bulan izdivaçlardan bazılarında muvaffakiyet görülmeyebilir. Onun esbabını (sebeplerini) başkaca taharri (araştırmak) etmelidir.”(s.19-20)

Sorun alanını kendi sınırları içinde tespit etmek yerine “Türk aile yapısını çökertmeye çalışan” komplo teorilerine odaklanarak gün de elden gidiyor yarın da.

Ahmet Mithat Efendi erkeğin baba olarak vazifeleri üzerinde uzun uzun duruyor. Oysa günümüzde erkek yazarlar ve dahi YouTube vaizleri kadınlara, “Çocuğunuza hem analık hem babalık etmek hem de kocanızı cehennem ateşinden korumak sizin vazifenizdir” muhtevalı “vaazlar” veriyor. Erkeklerin buna itirazı var mı? Hayır yok. Sadece onlar zevcelerinin bütün bunları hiç para harcamadan yapmasını, para harcayacak olurlarsa o parayı bizzat kendilerinin kazanmasını istiyor. Kadınlar o parayı kazanmak için hem evde hem dışarda çalışıyor bu defa başka adamlar kadınlar çalıştığı için aile yapısı elden gidiyor temalı konferanslarla “Türk aile yapısını onarmaya” kalkıyor.

Yukarıdaki satırlar dar gelirli aile profiline yönelik. Bir de bol gelirli aile profili var. Onu da başka bir vakit konu edelim. Malum bize ayrılan yerin sonuna geldik.

Meraklısı için not: Ahmet Mithat Efendi, Peder Olma Sanatı, Dergah Yay. Hazırlayan Gizem Akyol,1.Baskı 2013.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.