Ruh Sağlığını Korumanın Şifreleri

 

23 Haziran 2020 13:38
Ruh Sağlığını Korumanın Şifreleri




Ruh sağlığını korumak için neler yapabiliriz


  Ruh sağlığı deyince ne anlıyoruz?
Tanımını yapabilir misiniz?Önce ruh
kavramını açıklamamız gerekir. Ruh, manevi ve metafizik bir kavram.
Peygamberimiz, “Ruh Rabbim’in emrindendir.” diyor. Ruh konusunda çok az şey
biliyoruz. Psikoloji; ölçülebilen, gözlenebilen, laboratuvar şartlarında
tekrarlanabilen olguları inceler. Ama ruh, var olduğuna inandığımız, tamamen
manevi bir şeydir. Dolayısıyla inançlar da bilimin konusu olamaz. Ancak
inançların üstümüzdeki etkisi bilimin konusu olabilir. Bu inanç beni nasıl
etkiliyor? Daha mı sakin yapıyor? Daha mı agresif yapıyor? Bilim bunu
inceleyebilir ama bizatihi ruhu inceleyemez. Dolayısıyla “ruh bilimi” doğru bir
çeviri sayılmaz. Bu yüzden de günümüzde artık psikoloji daha ziyade “davranış
bilimi” olarak ifade ediliyor. Psikoloji iki kelimenin birleşiminden oluşuyor. “Psike”
ruh demek, bu anlamda ruh diye çevrilmiş ama düzeltelim; bizim kullandığımız
manada ruhu kastetmiyor. Nefs demek daha doğru olur. “Loji” de bilim demektir.

Psikoloji,
insanın ölçülebilen ve gözlenebilen davranışlarını inceler. Psikoloji bu yüzden
ruh bilimi değildir, nefs bilimidir. Biz bugün galat-ı meşhur olarak
kullanacağız. Ruh sağlığı, ruhsal hastalıklar, ruhsal bozukluklar diyerek
söyleyeceğiz ama ruh bozulmaz, ruh hasta olmaz, başta bunun altını çizelim. Ruh
Allah’tan üflenmiş bir nefestir. Allah “Ben insanı yarattım ve ona ruhumdan
üfledim.” diyor. Yani özümüz Allah’tan, ilahi bir öz taşıyoruz, o öz bozulmaz,
kirlenmez, hastalanmaz. Hastalanan şey nefstir. Osmanlı’da “ilmü’n-nefs” diye
tercüme edilir. Doğru olan odur.

Ruh sağlığının
tanımı zor ama hastalığın tanımını yapmak daha kolaydır. “Şu belirtiler varsa,
şu kadar süre devam ediyorsa yardım alınmalıdır.” diyoruz ve hastalığı
tanımlıyoruz. Sağlık için de “Kişinin ruhsal ve zihinsel yönden sağlıklı ve
dengede olmasıdır.” denebilir. Denge temel bir kavramdır.

Dengeden kastımız nedir? İfrat ve
tefrit olayı mı?

Osmanlı’nın
çok güzel bir sözü var. Diyor ki: “Haddini aşan zıddına inkılap eder.” Yani bir
şey sınırını aştıysa tersine döner. Bunun için ruh sağlığı, kişinin kendiyle ve
diğer insanlarla uyum ve denge içinde olmasıdır. Uyum dediğimizde de, mevcut
şartlarda kendini ve ortamı doğru değerlendirip yapabileceklerinin en uygununu
yapmak kastedilir.

Çaba göstermek
de ruh sağlığının temel göstergelerinden biridir. Yine ruh sağlığında sınır
kavramı da çok önemli kavramdır. Sınırlarını bilmek. Yani yapabileceklerini ve
yapamayacaklarını gerçekçi bir gözle değerlendirmek.

İlişkilerimizde özellikle aile
ilişkilerimizde ruh sağlığının dengede olması için neler yapılabilir?

Öncelikle,
beklentilerimizin gerçekçi olması lazım. Mutlu olmak istiyorsak, ruh
sağlığımızı korumak istiyorsak, bazı beklentilerin karşılanmayacağını kabul
edip gerçekçi bir noktada durmamız. Mesela hanımefendi diyor ki: “Eşim çok
agresif, ilgisiz ya da sorumsuz. Sadece para vererek bütün sorumluluğunu yerine
getirdiğini düşünüyor. İlgi istediğimizde de ‘Sizin için çalışıyorum, size para
getiriyorum. Yetmez mi?’ diyor.”

Peki bunun
çözümü nedir? “Beklentilerinizi tatlı dille anlattınız mı?” diyorum. “Anlattım,
bir türlü anlamıyor.” diyor. “Bunun yolu evlilik terapistidir, çift terapisti
almanız ve onun da sorumluluk alması gerekir.” diyorum. “Gelmiyor, asla
gelmez.” diyor. O zaman diyorum ki: Bakın, böyle bir durumda, hani ya sev ya
terket diye bir kavram var ya, öyle bir ayrıma geliyoruz. Yapılsın diye
söylemiyorum ama bu adamı ya da bu kadını boşayabiliyor muyuz? Hayatımızdan
çıkartabiliyor muyuz? Pek çok sebepten dolayı hayır. O zaman bunu böyle
kabullenmek zorundayız. Eğer bunu hayatından çıkartmıyorsan, bu adam da
değişimi reddediyorsa, bunu böyle kabul etmekten başka şansımız yok. Bununla
yaşayacağız. Burda bir seçim yapıyoruz.

“Ya bu olayı
inisiyatifi alıp yönlendireceksin ya da bu diyardan gideceksin.” Yani birkaç
seçeneğimiz var. Bir insan bize zarar veriyorsa ya da bizi kötü hissettiriyorsa
hayatımızdan çıkarabiliyorsak çıkaracağız. Bu arkadaştır, komşudur, hayatından
çıkarırsın, çok bir şey eksilmez. Ama ailede birinci dereceden yakınınsa çok
iyi düşünürsün. Hayatından çıkarabiliyor musun? Hayatından çıkaramıyorsan o
halde hayatını bununla sürdüreceksen, bunu böyle kabul etmen gerekiyor. “Mecbur
muyum?” diyene, diyoruz ki: “Değilsin, seçeneklerin var. Ama sen bitirmeyi
değil sürdürmeyi seçiyorsun. O halde seçiminden her gün şikayet etmek sağlıklı
değil.” Toplum baskısı deyin, ekonomik problem deyin, sosyal etkiler deyin… Ne
olursa olsun, bir sebeple ben orada kalıyorsam “Bunu nasıl idare edebilirim?
Nasıl daha az beklentiyle ve daha sağlıklı yürütebilirim.” diye düşünmek lazım.
Kendi gelişimimize odaklanacağız, kendimizi üretken bir şeylerle meşgul
edeceğiz. Ve sosyal ilişkilerimizi güçlü tutacağız.

Ruh sağlığımızı etkileyen iç ve dış
etkenler nelerdir?

Havalar
etkiliyor, işyeri stresi etkiliyor, trafik etkiliyor. Okul, sınav baskısı,
çeşitli hayat dönemleri, okula başlama, kreşe başlama, liseye geçme,
üniversiteye geçme, evlenme, boşanma, çocuk sahibi olma… Hayatın çeşitli
dönemlerinde yeterince duygusal anlamda desteklenmeme de sebeplerden biri.

Kötü beslenme,
hareket etmeme, vücut sağlığının, fiziksel sağlığın yerinde olmaması da duygu
durumumuzu etkileyen şeylerden…

Çünkü sağlam
kafa sağlam vücutta bulunur sözü boşuna söylenmiş bir söz değil. Duygularımızın
her birinin neredeyse hormonal karşılıkları var. Sevindiğimizde, üzüldüğümüzde,
ödüllendirilmiş ya da mutlu hissettiğimizde, kaygılandığımızda bir takım
hormonlar/nörotransmitterlar salınıyor. İçimizdeki o hormonların salınımıyla
ilgili bütün iç organlarımızın, beynimizin, böbrek üstü bezlerimizin,
tiroidimizin vs. bunların sağlıklı çalışabilmesi için de sağlıklı bir vücuda
sahip olmamız lazım. Mesela, kan değerlerimiz düştüğünde bile daha keyifsiz,
halsiz, bitkin hissedebiliyoruz. Duygusal rahatsızlıklar, fiziksel
rahatsızlıkları da tetikliyor. Aşırı üzüntüden oluşan mide rahatsızlıkları,
cilt rahatsızlıkları, karaciğer, bazen kalp rahatsızlıkları, tansiyon vs.
olabiliyor.

Ruh sağlığını korumanın yollarından
bahsedebilir misiniz?

 

Öncelikle
devlet düzeyinde alınması gereken bazı tedbirler var. Devletin en büyük
sorumluluklarından bir tanesi toplumun eğitimi. Toplumun bilgilendirilmesi,
bilinçlendirilmesi. Çocukların sağlıklı bir ortamda yetişmesi ve kişilik
bozukluklarının gelişmemesi için, davranış bozukluklarının gelişmemesi için
anne-baba eğitiminin yaygınlaştırılması şart. Ebeveyn eğitiminin her
coğrafyada, her köşede olabildiğince ulaşılabilir hale gelmesi lazım. Çünkü en
basit bir taşıtı kullanmak için bile birkaç aylık bir eğitim ve ehliyet alma
süreci var. Ama dünyanın en kıymetli varlığı insan, eşrefi mahlukat; onu
büyütmek için anne-babalık için hiçbir sertifikasyon yok, hiçbir bilgi yok.
Biyolojik olarak çocuğumuz olabiliyor. Bu yeterli mi anne-babalık için?
Dünyanın en kıymetli varlığı insan. Bunlar için anne-baba eğitimi şart. Devlet
tarafından madde bağımlılığına, alkol bağımlılığına karşı bilinçlendirici
eğitimler verilmeli. Bugün Yeşilay, halk sağlığını koruma amaçlı çok güzel
çalışmalar yapıyor.

Okul
rehberliğinin daha işlevsel hale gelmesi lazım. İnsan hayatının en fırtınalı
dönemlerinden biri malum, ergenlik dönemi. Hem hormonal olarak hem sosyal
kimlik edinme dönemi olarak, iyi bir rehberliğe ihtiyaç var. Rehberlik
anlamında da hizmetlerin artması gerekiyor.

Ruh
sağlığımızı korumak için bireye düşen şeyler; en başta, sağlıklı bir zihnin
sağlıklı bir vücutta olduğunu unutmayacağız. Türk toplumu olarak, özellikle de
kadınlar olarak bedenimizi çok ihmal ediyoruz, etmeyelim. Hareket edelim,
egzersiz yapalım. Hiçbir şey yapamıyorsak yürüyüş yapalım. Bedenimiz sağlıklı
olmalı. Doğru beslenelim.

Hiçbir şey
yapamıyorsanız anda kalın, şu an doğru ne yapabilirim, çıkıp bir yürüyüş
yapabilirim ve sağlıklı beslenebilirim. Mutlu olmak için şeker ve işlenmiş
gıdalarla beslenmeyelim. Bunlar insana en kolay haz veren ama uzun vadede
mutsuz eden gıdalardır. Ruh sağlımız yerinde olsun diye kendimizi meşgul
tutacağız. Kendimize sevdiğimiz ve üretken bir faaliyet alanı bulacağız. Ev
içinde olur, ev dışında olur, bir şey üreteceğiz, boş durmayacağız. İki günü
eşit olanın zararda olduğunu unutmayacağız.Uzman Psikolog
Rukiye Karaköse

   



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.