Zarafet Bir Okuldur! Zarafette Rol Modelimiz: Hz Hatice

 

17 Ocak 2018 09:23
Zarafet Bir Okuldur! Zarafette Rol Modelimiz: Hz Hatice





  Cam gibi
şeffaftı kadın çünkü ve develer kadın sahabaleri taşıyordu. İncinmesin,
hırpalanmasın diye. Nahif ve incedir kadın. Bir erkeğin görebildiğinden kaç kat
fazlasını görüp inceleyebilme vasfına sahiptir. Ayrıntıyı kaçırmaz, güzele
meftundur ve inceliği sevendir kadın.

Zarafet denince aklıma ipince
kristaller gelir. 

Nebi-yi Zişan, bir sefer sırasında
develeri güden sahabesine seslenmişti hani: 

“Develeri daha dikkatli sür ey Enceşe!
Çünkü sen kristalleri taşıyorsun!” 

Develerin üstünde kadın sahabeler vardı
ve Nebi onların hırpalanıp incinmesini istemiyordu. 

Cam gibi şeffaftı kadın çünkü ve
develer kadın sahabaleri taşıyordu. İncinmesin, hırpalanmasın diye. Nahif ve
incedir kadın. Bir erkeğin görebildiğinden kaç kat fazlasını görüp
inceleyebilme vasfına sahiptir. Ayrıntıyı kaçırmaz, güzele meftundur ve
inceliği sevendir kadın.

Evren nakışlı, süslü bir saray gibi
bize kucağını açmışken onda var olan sanat inceliklerini fark etmekle
mükelleftir insan. Çiçeği zarif olduğu için severiz mesela. Yıldızı zarif
ışıltısıyla beğeniriz, dolunay zarif tebessümüyle büyüler bizi. Bebekleri zarif
oldukları için kucaklarız. Çünkü kırılgan, nahif ve içinde sanat taşıyan her
varlık zariftir. Ve zarafet fıtrata saygı duymaktır. Rabbin âlemde var ettiği
yüce sanatı keşfederken O’nun var ettiğini korumaktır. Onu örselemeden bakmak,
nadide bir elmas gibi değer vermekle yükümlüyüz. 

Rüzgârı temiz kokmalıdır insanın.
Güzellik ise zarafetle beslenince güzeldir. İslam, insanı alır, süze süze, o
davranış güzelliğine getirmek ister. En başta Efendimiz Hz. Muhammed (SAV), Hz.
Hatice ve diğer sahabeler bize örnektir bu konuda. 

Hz. Hatice bir iş kadınıdır. Bin beş
yüz yıl önce yaşamış; dul, üç çocuklu ve işleri çok yoğun olan bir iş
kadınından bahsediyoruz. Ama onun hayat hikâyesine bakınca o zor şartlar
altında erkekleşmiş, kaba, hoyrat bir kimlik asla göremeyiz. Onun son derece
zarif, nahif, dikkatli ve bir hayli ince olduğunu yazar kaynaklar. Öyle ki
kabalıkla şöhrettenmiş o cahili toplumdan ‘Seyyide’ lakabı almıştır. ‘Hanımefendi’
anlamına gelen bu unvanla, Müslüman kadının çok zarif ve hanımefendi olması
gerektiği mesajını almaktayız. 

Hz. Hatice, çok cömert aynı zamanda çok
zarif bir kadındır. Yardım etmeyi çok sever, yaptığı iyiliği başa kakmaz
mesela. Kimseyi kırıp incitmez. Son derece anlayışlı ve zariftir. Ebu Leheb’in
kölesi Süveybe’nin bile altına minder koyar, ona bal şerbeti ikram ederdi.
Mekke’nin İş Kadını olduğu halde malıyla, makamıyla gösteriş yapmazdı.
İşçilerine sıcak çörekler pişirir, ikram ederdi. Çok temiz olduğu için ona
‘Tahire’ demişlerdi. Çünkü zarafet temizlikle bütünlenirse anlam kazanır.
Gösterişe kaçmadan, abartıdan uzak bir zarafet; fıtratın aradığı ve özlediğidir
zaten. Annemiz, bu konuda da bize rol modeldir. 

Suniliği asla sevmezdi Hz. Hatice. Onun
kadim siyerinden öğrendiğimize göre son derece tabii ve zariftir. Özgün
kıyafetler giyinirdi. Genellikle kaliteli kumaşlar seçer. Siyah ipek, ibrişim
ve kadife elbiselerinin zarafeti birbirinden farklıydı. Takı takmak her kadının
vazgeçilemez lüksüyken Hatice`de tamamlayıcı bir zarafet unsuruydu. Giyim ve
takı konusunda bilgiliydi. Sanat değeri yüksek, sade ve hoş aksesuarlardan
hoşlanırdı. 

Mal varlığına göre takıp takıştırmak,
onun hoşlandığı bir tarz değildi. O alamayan ve takamayanları da nazara alarak
süslenirdi. Bunun için özellikle gümüş takıları tercih ederdi. Bu konuda
oldukça tecrübeliydi. İnce işçilikli ziynetleri severdi. Gümüş üzerine işli
firuze yüzükler, akik taşlarıyla süslü gerdanlıklar, küpeler, bilezikler
takardı. Mahir sanatkârların elinden çıkmış, ince dantelâlar kadar özgün
takılarla giyimini tamamlardı. Zarif küpeler, şık bilezikler, taşlı
gerdanlıklar takardı ki; kadınlığın ince duygularını şiirleştiren, hoş ve ince
mısralar gibiydi her biri. Görkemli elmaslar, iri yakutlar, kalın bilezikler
yerine hoş ve özel takılar takardı. Her halinde olduğu gibi onda da aşırılığa
kaçmazdı. 

Ona göre takı, bir servet gösterisi değil
sanat anlayışıydı. Takı,
kadının zarafetini bütünleyen bir parçaysa eğer çok özel olmalıydı. Kadına
yakışan incelikti zira. Takılarını en mahir kuyumcularda işletirdi. İşi iyi
bilen, ustaların elinden çıkan sanat eserlerine değer verirdi. Zarif
bilezikleri, telkari yüzükleri ve su gibi işli gerdanlıkları tercih ederdi.
Bunun için Hatice, bir kadını güzel kılan her inceliği bilirdi. Özel bakımını
ihmal etmezdi. Bu işi meslek edinenlere ise değer verirdi. 

Mekke’de çok sevilen, civar illerde
övülen kadın, nezaketi ve inceliği elden bırakmaz. Toplum nezdinde itibarlı ve
hatırlı oluşunun önemli etkenlerinden biri de bu yönüdür. Zenginliğini gurur
vesilesi yapmamıştır. Oysa yokluk gibi varlık da bir imtihan vesilesidir. İnsan
olmayınca nefsine söz geçirebilir fakat her şey olunca ve şartlar ayaklar
altına serilince, nefsi hırstan arındırmak bir irade işidir. 

Hz. Hatice, öylesi zor bir iradeyi
işletmiş farklı kadınlardan biridir. Malı çok olsa da, gösterişe tenezzül
etmemiştir. İffeti ve asaletiyle, Kureyş’in azizesi olmaktan çok öte payeler
kazanmış olsa da o bunların gelip geçici olduğunu düşünmüş; tüm zarafeti ve gücüyle
Allah’a hakkıyla kul olma gayretinde bir ömür geçirmiştir. Ki araya yüz yıllar
girdiği halde hayatındaki asaletin ve zarafetin izdüşümleriyle bizlere hala
örnektir. 

   



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.