Zihinsel Stres ve Kuruntular

 

26 Mayıs 2018 05:19
Zihinsel Stres ve Kuruntular





  Güzel bir işe adım atarken, başaramama düşünceleri ve buna bağlı olarak
cesaretsizlik beynimize hücum edince; biz hemen &`;Ben bu işi Rabbimin
rızası için yapacağım. Ben adımımı Rabbim için atayım. O`nun dilediği
olacaktır. Sonuçları yaratan O`dur” düşüncelerini üzerine gönderelim...



Bir hata yaptığınızda içinizden kendi kendinizi yiyip aşağılıyorsanız… 

Hatanızı fark eden insanların sizin hakkınızda eleştiriler yaptığı
ve olumsuz şeyler düşündüğü fikri aklınızdan geçiyorsa… 

Yanlışınızdan dolayı rezil olduğunuzun ve kimsenin size itimadının
kalmadığı düşünceleriyle boğuşuyorsanız… 

Giriştiğiniz bir işi tam anlamıyla başaramayınca insanların size
güvenlerinin kalmadığı duygularına kapılıyorsanız… 

Birilerinden nasihat dinleyince kendi yaranıza tuz bastığı ve
aslında hatanızı fark etmiş de onun üzerinden konuşuyor düşüncelerine
kapılıyorsanız…

Kendinizi sık sık küçük düşmüş hissediyorsanız…



Size yapılan bir takım esprilerden dahi tedirgin olup altında
farklı nedenler arıyorsanız…

Ve bir işe başlarken devamlı beceremeyeceğiniz kaygıları varsa:



Maalesef zihinsel bir stres yapıyorsunuz! 

Beyniniz olumsuz düşüncelere şartlandığı için mutsuz ve kuruntulu
bir insan haline gelmişsiniz… 

Gelin bu durumdan kurtulalım! Yoksa etrafımızda hiç kimse
kalmayacak. Allah’ın bize verdiği beynimizi; düşünce yetimizi yeniden
programlayalım. 

Sakın “Beyin de yeniden programlanır mıymış? Ben böyle gelmiş
böyle giderim. İnsanların bir takım konuşmalarından dahi aleyhime sinyaller
alırım. Kendimi haksızlığa uğramış hissederim” demeyin. Başaracaksınız
inşallah. Yoksa bu işin sonu Allah muhafaza hiç iyi değil. 

Peki, nasıl başaracağız? 

Beynimiz, aslında nasıl düşünmeye programlandıysa devamlı o
sinyalleri verir. Beynin programlanmasının altında hep anne ve babanın
tutumları yatar. Çocukken hatalarından dolayı devamlı azarlanan, suçlanan
insanların beyni bu suçluluk ve aşağılanma duygularını kaydeder. Kişi hata
yapınca veya başarmak istediği bir işi başaramayınca kimse onu azarlamasa bile,
suçlamasa bile beyin; o çocukluk döneminde maruz kaldığı tavırları kaydettiği
program gereğince olumsuz sinyaller verir. Kişi kendi kendisine hakaret eder,
suçlar, azarlar. İnsanların kendisine suçlu gözüyle baktığını ve onların
nazarında küçük düştüğünü zanneder. Hatasını fark eden insanlara karşı suçluluk
duygularıyla dolar. Davranışlardan olumsuz sinyaller almaya başlar. 

Beynin devamlı olumsuz yönü kullanıldığı için o yönü
kuvvetlenmiştir. Kişi devamlı endişeli ve tedirgindir. Psikolojik olarak
kişiliği zarar görmüştür. Devamlı aşağılık kompleksi içindedir. Uzmanlara göre
bu sorunları yaşayan insanlar çok sık hastalanırlar. 

Yine çocukluk döneminde yaptığı işler konusunda, devamlı
eleştirilmiş ve beceriksiz ilan edilmişse hatta hakarete uğramışsa beyin
kendisine yapılan bu muameleleri kaydetmiştir. O yüzden kişi bir işe girişirken
cesur adımlar atamaz. Daha yolun başında karamsardır ve tedirgindir.
Beceremeyeceği düşünceleriyle adım attığı için o iş başarısız olur. Kişinin
çocukluk döneminde aldığı eleştiriler beyninde devamlı sinyaller verir.
Kararsızlığın birçoğu da bundan ileri gelir. 

O yüzden, insanın fıtratına Allah tarafından verilen nice
yeteneklerin üzeri kapalı kalır.Kişi, yeteneklerini
keşfedemediği için geliştiremez. Hiçbir özelliği olmayan bir insan gibi yaşar.
Beyni psikolojik olarak baskı altında olduğu bazı şeyleri asla başaramayacağı
düşüncesine sahiptir. Böylece beynin devamlı olumsuz yönü kullanıldığı için
kuvvetlenmiştir. Bundan dolayı kişinin hayatını ömür boyu etkiler. O yüzden
uzmanlar insan eğitiminde çocukluk dönemine çok dikkat edilmesi gerektiğini
vurgularlar. Çünkü kişinin davranışları çocukluk döneminde maruz kaldığı
davranışlarla gelişir. 

Fakat bizler beynimizi yeniden doğru düşünceye programlayıp
kişiliğimize cila vurabiliriz!

Nasıl mı?



Örneğin; devamlı sağ elini çalıştıran ve sol elini yeterince
çalıştırmayan bir halterciyi düşünelim. Haltercinin yalnızca sağ kolundaki
kasları güçlenirken sol kolunun kasları zayıf kalır. Dengesiz bir güç
potansiyeline sahip olur. Bizler de beynimizin devamlı olumsuzluk kısmını
kullanırsak, olumsuz düşünce tarafı daha çok beslenip güçlenir. Her durumda
beyinde mutsuz resimler ortaya çıkar. Kişi, edilen bir nasihatten dolayı bile
kendisini aşağılanmış hisseder. Çok mutlu olacağı durumlarda bile zihninde
kendisini daha önce üzen mutsuz tablo, sinyaller verip kişinin huzurunu
kaçırır. Yani zihinsel bir karmaşa yaşar. 

Rabbimiz bizlere beynimizi yeniden programlama ve geçmişteki
arızaları tamir etme yetisi vermiştir. Az önce verdiğimiz örneğe dönersek; sağ
kolunu fazla çalıştırdığı için sol kolunu zayıf bırakan halterci sol kolunu
kuvvetlendirebilmek için daha fazla çalıştırıp antrenman yaptırmalıdır. Güç
dengesini sağlayıncaya kadar sol kola yoğunlaşmalıdır. 

İşte beynin egzersizi de; düşünme ve hayal etmedir. Her olumsuz
düşünce beynimizi rahatsız ettiğinde hemen güzel bir görüntü aklımıza
getirelim. Sahip olduğumuz tüm olumsuz düşünme ve resme karşılık hemen bir
alternatif üretelim. Aklımıza mutlu olacağımız tabloları ve görüntüleri
getirelim. Örneğin; çocuğumuzun ilk ‘anne’ deyişini, anne ve babamızın bize
sevgisini ifade ettiği anları ve Allah’ın bize lütfettiği nice güzel anları
düşünebiliriz. 

Düşündüğümüz olumsuz şeylerin resimlerini zihnimizde büyütelim!
Büyüyen o resim hemen beynimizin olumsuz düşünen kaslarını duraklatıp olumlu
kasların güçlenmesini sağlayacaktır. Bu egzersize bir süre devam edersek iki
tarafımız da eşitlenecek ve daha doğru bir bakış açısı gelişecektir. 

Üzerimize esen musibetlerdeki rahmet elini, öfkelenince susarsak
cennette sabredene hazırlanan köşkleri, hele Rahman olan Allah’ın hoşnutluğunu
kazanmayı hayal edelim!O mahşer gününde Rahman olan
Allah imtihanlarla sınadığı ve sabra yönelen kuluna; “Ey kulum ben senden
razıyım. Peki, sen benden razı mısın?” sorusunu soracağını hayal edelim. Hem,
ne demek o defterin dürüldüğü gün bir kulun Rabbinden böyle bir söz duyması...
Ve sabrın ne kadar da Allah katında kulun kıymetini arttırdığını düşünelim. 

Bir yanlış yaptığımızda sırf birileri bizi gördü de ona karşı
rezil olduk düşünceleriyle kendi kendimizi yemeye başlayınca; hemen Rahman’ın
ne kadar da affedici olduğunu ve asıl O’nu razı etmemiz gerektiğini düşünelim!
Hem bizim gibi başı pis bir su damlası olan ve sonu da kokmuş bir leş olacak
olan insan bizden razı olsa ne yazar olmasa ne yazar? Bizi kınasa ne yazar,
kınamasa ne yazar? Biz insanları değil Yaratanı razı etmeye bakarsak tüm
problemlerimiz çözülür. 

Yine güzel bir işe adım atarken, başaramama düşünceleri ve buna
bağlı olarak cesaretsizlik beynimize hücum edince; biz hemen “Ben bu işi
Rabbimin rızası için yapacağım. Ben adımımı Rabbim için atayım. O’nun dilediği
olacaktır. Sonuçları yaratan O’dur” düşüncelerini üzerine gönderelim…
Başaracağımızı ve Rahman’ın rızasını kazanacağımızı hayal edelim. Dönüp
varılacak yer O’nun yanıdır. Hesap haktır. 

Tebük Gazvesi’nden geri kalan Kab bin Malik, ordu savaştan dönünce
Efendimiz (s.a.v)’in yanına gider ve “Ey Allah’ın Resulü! Sana mazeretimi
söylesem seni ikna edebilirim. Üstelik bana hak da verirsin. Fakat yarın mahşer
gününde Rabbime ne cevap veririm. Ben affımı Allah’tan dilerim” der. 

Bakın insanların kendisi hakkında ne düşündüğünü önemsemiyor.
Rezil olma kaygıları yok. Onlara karşı bir suçluluk ve aşağılık duygusuna
kapılmıyor. İnsanların yanındaki pozisyonu değil, Rabbinin katındaki
pozisyonunu hesap ediyor. İşte ilaç! Kişilik problemlerini ortadan
kaldıracak bir mutluluk reçetesi; 

İnsanların bakış açılarından çok Rahman’ın huzurundaki halimizi
hesaba katmak! Gelin beynimizi yeniden programlayıp zihinsel problemlerimizi
çözelim…

Mutlu ve huzurlu yaşama dileğiyle…

   



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.