Kültürel Yozlaşmanın Evlilik Yaşına Etkisi

 

01 Mayıs 2018 05:48
Kültürel Yozlaşmanın Evlilik Yaşına Etkisi





  İslami ortamlarda İslami değerlerle
yetişen gençler açısından durumu değerlendirdiğimizde ise ahiret bilinci
arttığı oranda kızlar için 16- 20 yaş arası; erkeklerde 19-25 yaş arası
yapılacak bir evlilik problemden ziyade huzur getiriyor. Harama karşı bir
koruma duvarı oluşturuyor.

Her toplumun kendine has bir kültürü
vardır. Kültür bir toplumun ahlaki, tarihi, dini, manevi birikimlerinin
bütünüdür. Bu birikimler toplumun sanatını, edebiyatını, ideallerini,
arzularını, sevinçlerini, yaşam şeklini, beğenilerini, ıstıraplarını ve aile
ilişkilerini şekillendirir. Böylece bireylerinin şahsiyetini belirler. Kültür
aşındığında ise o toplumdaki bireyler manevi, ahlaki, tarihi, dini köklerinden
kopup toplumsal şahsiyetlerini kaybeder. 

Her toplumun kültürüne şekil veren en büyük etken ise o
toplumun dinidir. Onun içindir ki bir toplum incelenmeye başlandığında işe ilk
önce dininden başlanır. Toplum hangi dine sahipse beğenileri, idealleri, yaşam
şekli, aile ilişkileri, sanatı, edebiyatı ona göre şekillenir. Müslüman
toplumların kültürünün üzerinde önceleri en belirleyici etken İslam’dı.

Batı, 19. yüzyılda İslam toplumlarının kültürünü boşaltıp
istediği gibi doldurmanın programlarını devreye kattı. Müslüman nesiller kendi
dini ve manevi değerlerini değersizlik olarak hisseden, geçmişine hor bakan,
küçümseyen bireyler haline getirilip geçmişinden koparılacak, özüne
yabancılaşacaktı. Böylece Batı neyi pazarlarsa ona sarılacaklardı. Kara bir
tarih yazıldı. Eğitim ve basın eliyle Müslümanlar ahlaki, kültürel, dini bir
yozlaşmaya sürüklendi. Sonraları TV ve internet yayıncılığı da yozlaşmayı
destekledi. Bugün eve giren yabancılar Batının yaşam şeklini pazarladı.

Batı, dini karşısına aldığında ‘ideal insan’ tanımına
benmerkezcilik, egoizm ve sınırsız özgürlüğü yerleştirdi. Toplumu ahlaklı
davranmaya çağırırken ‘benmerkezci ve sınırsız özgür’ olduğuna
inanan insanın merhametli, adaletli, fedakâr, dürüst, sadakatli, iffetli
olamayacağını hesap etmedi. Böyle yaparak tüm insani/ahlaki değerleri alt
yapısız bırakınca tecavüz, hırsızlık, canilik, dolandırıcılık, içki, kumar,
zina, cinsi sapıklık ve uyuşturucu hastalığına yakalandı. Şimdi bu
hastalıklarını uydu yayıncılığı ve internetle Müslüman toplumlara bulaştırıyor. 

Bugün kendisine Batının değer(sizlik)leri pazarlanan gençlik, bir
türlü ergenlik döneminden çıkamıyor. Kendi kimliğini arayış sürecini
tamamlayamıyor. Bir yandan Müslüman olduğuna inanıyor, diğer yandan da
inancıyla uyuşmayan yaşam şekillerinin, ideallerin akıntısında boğuluyor.
İdeallerini inancına göre belirleyemiyor. Özellikle sosyal medya ağlarının
arasında Batının benmerkezciliği, haz eksenli yaşam anlayışı, cinsellik,
eğlence, lüks yaşam ve geyik muhabbeti, hayatını etkisi altına alıyor.

Bunca etkinin altında kalıp ahlaki-manevi olarak yozlaşan, İslami
ortamlarda bu kirliliklerini çırpamayan, arındıramayan gençlerin yaşı 23-24
olmadan evlenmesi birçok soruna kapı açıyor. Hayatın her anından keyif almayı
ve daima hoşnut edilmeyi isteme talebi bir süre sonra heyecanın yitirilmesine
yol açıyor; evlilik gün geçtikçe olgunlaşacağına büyük yaralar açılıyor.
Üstelik kaybedilmiş, belki de hiç kazanılamamış bir kimlik, bocalamaların
sonunu getirmiyor. Kişinin eşini zaaflarıyla, ayıplarıyla kabul etme tahammülü
olmuyor. 

Eşlerin boşanma sebepleri incelendiğinde, bütün bu
yönlendirmelerin tesiriyle ortaya çıkan İslam’dan uzak yaşam şekilleri
karşımıza çıkıyor. Yaş fazla ilerlemeden evlenmek böyle bir gençlik için
problem gözükürken sürekli zinaya teşvik edici yayınlar da evliliği
geciktirmede birçok sakıncaları beraberinde taşıyor. Allah’ın haram kıldığı
zina yerine nikâh altında bir beraberlik kurtuluş görünse de az önce
belirttiğimiz etkilerle bir türlü bitmeyen ergenlik, evliliği sakıncalı hale
getiriyor.

İslami ortamlarda İslami değerlerle yetişen gençler açısından
durumu değerlendirdiğimizde ise ahiret bilinci arttığı oranda kızlar için 16-
20 yaş arası; erkeklerde 19-25 yaş arası yapılacak bir evlilik problemden
ziyade huzur getiriyor. Harama karşı bir koruma duvarı oluşturuyor.

Bu yaş aralıkları evliliklerde sevgi, paylaşım, diğerkâmlık,
fedakârlık, sadakat, eşe bağımlılık gibi duygular zirvede yaşanıyor. Çünkü
henüz bu duygular kirlenmemiş, paslanmamış, aşınmamış, tepe tepe kullanılmamış;
tertemiz kalmış. Yaş ilerledikçe bu saf ve masumca bağlılığın, heyecanın yerini
biraz daha olgunluk, durağanlık alabiliyor.

Toplumumuzda giderek hâkim olmaya başlayan bir Batılı anlayış
da evliliği 30 yaşından sonraya bırakma düşüncesi! O yaşa kadar farklı
kişilerle “flört” şeklinde birliktelik yaşayıp, idealindeki kişiyi bulduğuna
kanaat edince evlenmek… O kadar ileri dönemlere ertelenen evliliklerde (hele
öncesi bir kirlilik de yaşanmışsa) eşe bağlılık, sadakat, fedakârlık,
diğerkâmlık, merhamet, anlayış gibi duygular aşınmış oluyor. Çünkü tepe tepe
kullanılmış oluyor. Evlilik heyecanını kısa bir zamanda yitiriyor ve her şey
sıradanlaşıyor. 

Bir Amerikalı kadın lokantada yemek yerken bir gencin, yaşlı
karı-kocaya yardımcı olduğunu görünce o gence, kendisini ne kadara
kiraladıklarını soruyor. Genç, para karşılığı hizmet etmediğini, onların anne
ve babası olduğunu açıklıyor. Kadın ebeveyn de olsa bu hizmetin bir bedelinin
olması gerektiğini, Amerika’da hiçbir iyiliğin karşılıksız yapılmadığını
söyleyince genç onların kendisini büyüttüğünü, üzerinde haklarının olduğunu, okutmak
için bunca sene para yolladıklarını, babasının yıllarca onun için çalıştığını
söylüyor. Şaşıran kadın itiraf ediyor: 

“Biz erkek arkadaşımla bir süre aynı evde yaşamaya karar
verdik. Eğer kafamız uyarsa, anlaşırsak bu ilişki devam edecek ve evlenecektik.
Otuz yıl geçtiği halde birlikte yaşıyoruz ama daha bir türlü evlenemedik. Bir
tane çocuğumuz da oldu. 18 yaşını doldurduğunda ayrı eve çıktı. Onunla
bağlarımız koptu ve şimdi tek başımıza kaldık. Bizde her iyiliğin bir ücreti
vardır.”

İşte İslam toplumlarına dayatılan çirkeflikler ve İslam’a
sarılmakla kazanılan güzellikler… Batının, bize dayatılan kokuşmuş
değer(sizlik)lerine karşı toplumu kendi İslami değerlerine kavuşturma, kendi
manevi, kültürel özüne döndürmeye çalışmaktan başka bir kurtuluş yolu
gözükmüyor.

Çözüm Musa olmada; insanlığı
heva ve hevese kul olmaya çağıran Samirilerin elinden kurtarmada, meydanı
onlara bırakmamada…  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.