Erken Evlilikler ve Topluma Yerleştirilmeye Çalışılan Yanlış Algılar

 

13 Mayıs 2018 03:33
Erken Evlilikler ve Topluma Yerleştirilmeye Çalışılan Yanlış Algılar





  Günümüzde anneler kızlarını maalesef yeterince hayata hazırlamıyorlar.
Onların yapmadığı yönlendirmeyi feministler ve sistem yapıp tabiatlarını
bozuyor. Bu defa genç kızlar evlenince üzerlerine düşen sorumlulukları
konusunda civciv gibi aciz davranırken; iş kocaya hürmet, hizmet, nezaket,
saygı, tevazu ve itaat gibi meselelere gelip dayandığında özgürlükleri elden
gidecek korkusuyla aslan kesiliyorlar. Anneleri tarafından doğru eğitilmeyen
kızları sistem işte böyle dengesizleştiriyor.

Zinanın normalleştirilmeye, yayılmaya çalışıldığı; bu konuda devamlı
teşvikler yapıldığı bir ahir zamanda yaşıyoruz. Yeryüzünde insan bedenlerinin
bu kadar ayakaltı edildiği, basit ve bayağı hale getirildiği bir dönem daha
yaşanmamıştır herhalde. Çocukların dahi zihinlerine eşik altı mesajlar yoluyla
cinselliğin ve sapıklığın aşılandığı, iffetsizliğin normalleştirilmeye
çalışıldığı böyle bir dönemde iffeti korumanın yollarından birisi de yaş fazla
ilerlemeden evlenmektir. 

Fakat maalesef toplumumuza genç kızların 20-25 yaşlarına kadar evlenmeleri
yanlışmış gibi bir algı yerleştirilmeye çalışılıyor. Erkeklerin de askere
gittikten veya üniversiteyi bitirdikten sonra evlenebileceği algısı
yerleştirildiğinden, gençler evliliği ağızlarına bile alamıyorlar. Çünkü hem
toplum hem de aileler, yanlış yönlendirildiklerinden gençlere karşı çıkıyor.
Bunca tahrike karşın nikâha yapılan sınırlamalar maalesef zinaya kapı açıyor.
Allah Resulü (SAV) gençlere şu tavsiyede buyurmuştur; 

“Ey gençler topluluğu! İmkân bulduğunuz anda evlenin. Bu imkânı
elde edinceye kadar oruç tutun. Çünkü bu şehvet dürtülerinizi törpülemeye
yönelik bir fayda sağlar.”(Mecmauz Zevaid) 

O tertemiz asırda bile Allah Resulü (SAV) buluğ çağına girmiş gençleri
nefislerinin dürtülerine karşı iffetlerini koruyabilmeleri için evlenmeye
teşvik ediyor. İçinde bulunduğumuz asır için ise bu durum artık zaruri bir hal
almış demektir. 

Fakat birileri meydanlara çıkıp bizim adımıza karar vermeye ve evliliğe yaş
sınırlandırması getirmeye çalışıyor. Hangi yaşın daha müsait olduğuna dair
değerlendirmelerde bulunuyor. Ne yazık ki zinayı ve kürtaj yaptırmayı bir insan
hakkı olarak değerlendiren bu zihniyetlerin en büyük amacı evlilikleri ortadan
kaldırmak, zinayı meşru hale getirmektir. 

Evlilikte en alt yaş sınırını kendi toplumumuz açısından değerlendirdiğimizde
15 yaş ve altı evlilikler, çocukluğun son dönemleri olduğu için uygun
görülmeyebilir. Ancak 16’dan sonra olacak olan evlilikler bunca zina özentisine
karşı normal karşılanmalı ve toplumdaki yanlış algılar giderilmeye
çalışılmalıdır. Aksi takdirde ahlaksızlığın, tecavüz ve zinaların önüne
geçilemeyecektir. 

Evliliklerin 18 yaş altının yasaklanmasını isteyenler, kadına şiddet kapsamında
değerlendirenler, aslında gençleri haramın kucağına atmış oluyorlar. Tabi ben
her genç buluğa erince hemen evlensin demiyorum. Sadece evlenmek isteyen
gençlere kapı açılsın, yadırganmasın, yardımcı olunsun. Ve hatta yaşı fazla
ilerlemeden evliliğe teşvik edilsin diyorum. 

İnsan buluğ çağına girince Rabbimiz kendisine bir takım mükellefiyetler yükler.
Bu mükellefiyetler Rabbine, kendisine, ailesine, topluma ve kendisine hizmet
için yaratılan tüm canlı ve cansız varlıklara karşı olan sorumluluklarıdır.
İnsana; kendisine verilenleri israf etmeme, hor kullanmama, zulmetmeme gibi
mükellefiyetler dahi ergenliğe girmesiyle yüklenir. Bu durum; insanın toplum
içerisinde sorumlulukları olan, söz sahibi olan birey olarak ele alınması
sonucunu doğurur. Üstelik ergenlik artık, insanın evlilik gibi bir sorumluluğu
kaldıracak bir pozisyonda olduğunun da bir kanıtıdır. 

Aslında erken evlilik meselesi çok açıdan değerlendirilmesi gereken önemli bir
konudur. Meselenin arka planda çalışan öğütler yönüyle birlikte sosyolojik ve
psikolojik yönleri de vardır. İnşallah biz, bize lazım olan kısmını izah etmeye
çalışacağız. 

Toplumumuza, erken evlenen bireylerin sorumluluklarını kaldırabilecek
pozisyonda olmadığı izlenimi verilmeye çalışılıyor. Hatta kadına şiddet
kapsamında değerlendirilmesini isteyen kadın örgütleri erken evlendirilen
kadınların ezildiklerini düşünüyor ve topluma böyle bir algı yerleştirmeye
çalışıyorlar. 

Ben sorunların nedenlerinin erken evlilik olmayıp; gençlerin hayata
hazırlanmaması ve yanlış yönlendirilmesi meselesi olduğunu düşünüyorum. Atın
yavrusu olan tayları bilirsiniz. Onların hayata hazırlanması ve yetiştirilmesi
çok enteresandır. Annesinin peşinde gezen taylar birkaç aylık olduktan sonra
sahibi tarafından boş bir sepet asılır. Yük taşımaya alışmaları için her hafta
sepetin içine biraz daha ağır yük konur. Tayın sahibi bilir ki hiç yük
taşıtmadan büyütülen taylar at olunca da tay gibi güçsüz kalırlar. İşte yirmi yaşını geçtiği halde halen çocuk gibi davranan
kızların annelerinin yaptığı en büyük hata onları hayata hazırlamamalarıdır.
Allah bile insanı buluğ çağında mükellef kılarken birçok anne kızını ileride
yükleneceği sorumluluklara hazırlamıyor. Evin içerisinde
belirli mükellefiyetler vermiyor. Yine oğlunu kız gibi yetiştiriyor. Gençler
yolda yürürlerken bile üç yaşındaki bir çocuk gibi aciz ve kırılgan yürüyorlar.
Sanki birisi değse veya bir rüzgâr esse devrilecekler. 

Eskiden ataerkil aileler vardı. Çocuklar devamlı anne-babalarının otoritesi
altındaydılar. Hayatın zorluklarını taşımaya daha erken yaşlarda başlarlardı.
Kendileri hakkında neyin doğru, neyin yanlış olduğunun tespitini ebeveynler
yapardı. Hayat tecrübeleri üzerinden evlatlarını yetiştirirlerdi. Ataerkil aile
ortamında yetişen insanlar sorumluluk bilinci ile yetişirlerdi. Evlatlar
anne-babalarından hayâ ederlerdi. Kim ne ders desin bana göre o hal şimdiki
halden çok daha iyiydi. (Tabi işi zulüm ve baskı noktasına vardıran aileleri
istisna ediyorum. Böyle ailelerden hep çarpık, yamuk şahsiyetler ortaya
çıkmıştır.) 

Şimdilerde ise veledişahi aile modelleri ortaya çıktı ki; modern kültürün
tuzağı olan bu durum toplumumuzun başına daha büyük belalar açtı. Ailelerin
zihinlerine çocuklarını sorumluluk sahibi bir birey gibi yetiştirmenin baskı
olduğu düşüncesi aşılandı. Böylece nesiller hayata doğru bir şekilde
hazırlanamaz hale geldi. Çocuklar efendi oldu, anneler de köle. 

Tam da Allah Resulü (SAV)’nün haber verdiği günleri yaşıyoruz. Sahabeler
kendisine kıyametin ne zaman kopacağını sorunca Allah Resulü (SAV) “Efendi
cariyesini doğurunca” buyuruyor. 

Anne-baba, özgürlüğünü kısıtlarım korkusuyla çocuğuna yönlendirmeler
yapmayınca, sorumluluk yüklemeyince, sınırlar koymayınca çocuk kendisini efendi
ilan ediyor. Evin başköşesine tahtını kuruyor. Böyle yetişen gençler 30 yaşına
varsalar da maalesef aile sorumluluklarını kaldıramayacak kadar özgür, bencil
ve vurdumduymaz oluyorlar. Sorumluluğunu öğrenememiş, popüler kültürün özgürlük
anlayışıyla zihni kirlenmiş gençler bekâr kaldıkça maalesef olgunlaşmayıp;
zihinleri daha fazla kirleniyor. Özellikle de zihni en fazla bulandırılanlar
genç kızlar oluyor. 

Anneleri tarafından sorumluluk bilinci verilmeyen, iş yapmasına kıyılmayan, bir
kere bile olsa kardeşinin mamasını yedirmemiş, altını değiştirmemiş, yemek
yaptırılmamış, çamaşır serdirilmemiş bir kız çocuğu; yaşı ne olursa olsun bir
türlü civciv rolünden çıkmayan tavuğa dönüyor. Bir türlü civciv rolü oynamayı
bırakmıyor. Hâlbuki civciv, tavuk olmaya başladığını anlamalıdır. Evlatlarını
koruma adına birçok hayvan fedakârlık yapar. En çok bilinenlerden bir tanesi de
tavukların civcivlerini koruma mücadelesidir. Dünyanın en korkak hayvanları
olarak bilinen tavuklar, birisi civcivlerine yaklaşınca aslan kesilirler. Fakat
evlatları olan civcivlerini o kadar sevmelerine rağmen, biraz büyüyünce kendi
ayakları üzerinde durmasını öğrenmeleri için onları kanatlarıyla uzaklaştırmaya
başlarlar. Çünkü anne tavuk bunu yapmasa civcivleri tavuk kadar olsa bile
civciv gibi davranmayı bırakmaz ve olgunlaşmaz. 

Günümüzde anneler kızlarını maalesef yeterince hayata hazırlamıyorlar. Onların
yapmadığı yönlendirmeyi feministler ve sistem yapıp tabiatlarını bozuyor. Bu
defa genç kızlar evlenince üzerlerine düşen sorumlulukları konusunda civciv
gibi aciz davranırken; iş kocaya hürmet, hizmet, nezaket, saygı, tevazu ve
itaat gibi meselelere gelip dayandığında özgürlükleri elden gidecek korkusuyla
aslan kesiliyorlar. Anneleri tarafından doğru eğitilmeyen kızları sistem işte
böyle dengesizleştiriyor. 

Eskiden ilkokul çağlarına giden kızların ellerine anneleri çeyizlerine
işlemeleri için dantel, oya gibi işler verirdi. Kızların yaptığı bu çeyiz
hazırlığı bile onları aşama aşama olgunlaştırır ve evliliğe hazırlardı. Anneler
şimdi çeyizleri ya hazır alıyor, ya da parayla bir başkasına işletiyor. Önceden
annelerin en başyardımcıları ve yetişemedikleri işlerin tamamlayıcısı kendi
kızlarıydı. Şimdilerde annelerini tamamlamayı öğrenemeyen, yardımlaşmayan
kızlar; kocalarını da tamamlayamıyorlar. Aksine hatalarından dolayı
küçümsüyorlar. 

Allah Resulü (SAV) “Kadın ile erkek bir elmanın iki yarısı gibidirler”
buyurmuştur. Bu hadiste bir tamamlayıcılık kavramı vardır. Doğru
yönlendirilmediği için bireyselleşen, bencilleşen gençler evlenince kocasının
eksiklerini tamamlamayı, hatalarını örtmeyi, ayıplarını ve kusurlarını
görmezden gelmeyi prensip edinemiyorlar. Bu durumlar aile içi şiddete kapı
açıyor. Kadınlar feministleştikçe, bireyselleştikçe, evin merkezine kendi
zevklerini oturttukça maalesef dayak yiyorlar. (Tabi her kadın bundan dolayı
dayak yemiyor. Ama aile sorunlarını dinlediğimizde genellikle ortaya çıkan
sebepler bunlardır.) 

Kendi çevremde yaptığım gözlemlerim neticesinde erken evlenen genç kızların
(birçoğunun evliliğe hazırlanmamış olmalarını da hesaba katmakla beraber);
eşlerine karşı daha uyumlu, daha tamamlayıcı, eksiklerini daha fazla giderici,
bilmediklerini öğrenme açısından etraflarını daha fazla gözlemleyici
olduklarını gördüm. Eşlerine daha fazla bağlandıklarını, birbirlerine bakarak
büyüyüp, olgunlaştıklarını, daha fazla paylaşımcı olduklarını gördüm. Erken evlenen
erkekler de; daha çabuk olgunlaşıp, sorumluluk sahibi oluyorlar. İnsanın
ruhunda devamlı tatmin olmayı isteyen duygular vardır. Bu duygular tatmin
olmayınca boşluğa düşen erkekler kumarın, içki ve kötü alışkanlıkların
pençesine erken düşebiliyorlar. Erken evlilik gençleri boşluğa düşmekten
koruyor. Üstelik devamlı tahrikten dolayı ruhunda oluşan baskının etkilerini
kırıp, psikolojinin bozulmasını da engelliyor. 

Ev yönetimini erken üstlenen erkeklerde sorumluluk ve kendine güven duygusu
daha fazla gelişirken; kızlarda da kendilerine yaradılıştan verilen sığınma ve
güven duyma özlemi giderilmiş oluyor. 

25 yaş ve daha üzeri evlenen genç kızlara; zihinleri daha fazla kirletildiği
için yöneticilik ruhu ve kalıplaşmış bir ferdiyetçilik hâkim olduğundan; uyum
yerine “karşımdaki benim gibi tepkiler versin, benim gibi düşünsün, benim
gördüğümü görsün, ben önüne ne indirirsem onu yesin, her şeyime razı gelsin,
beni asla eleştirmesin, hiç hata yapmasın” düşünceleri hâkim oluyor. Geç
evlenen erkeklerde de daha önce gönlünün düştüğü bir genç kız varsa eşini
onunla kıyaslamalar, küçümseyip; kendisine karşı yetersiz görmeler oluyor. Ya
da haramla devamlı karşılaştığından psikolojik sorunlar ortaya çıkabiliyor.
Üstelik sorumluluk hissiyatı da pek fazla gelişmiyor. Boşanmalar genellikle
ileriki yaşlarda evlenenlerde daha sık görülüyor. 

Yine 18 yaş altındakileri çocuk olarak görenlere sormak lazım; acaba şuuru,
kalbi ve zihni kirletildiği için sevgili edinen, gayrı meşru ilişkilerde
bulunmaya meyleden o gençler kendilerini çocuk olarak görüyorlar mı? Hatta zina
yapanları çocuk olarak görmek tehlikeli değil midir? Üstelik Allah’ın
yasakladıklarını hak olarak görmek ve verdiği hakları yasaklamak insana yapılan
en büyük zulüm değil midir? 

Aslında 18 yaş altı evlilikleri yasaklamaya çalışanların amacı da zaten nikâhı
ortadan kaldırıp, zinayı meşrulaştırmaktır. Onun için; çeşitli filmler çekip,
toplumun ekseriyeti kız çocuğunu 12, 13, 14 yaşında evlendiriyormuş gibi bir
algı oluşturulmaya çalışıyorlar. 

Tanıdığım bir abla “Kadın Islah Evleri”nde bir süre görev yaptı. Orada gayrı
meşru ilişki sonucu hamile kalınca ailesinden çekinip, evden kaçan, devlete
sığınan, babası belki de belli olmayan çocuğu ile kalan genç kızlarla dolu.
Şimdi bu hal mi daha iyidir. Yoksa nikâhla kurulan bir yuva ve o yuvanın içinde
büyüyen çocuklar mı? 

Üstelik “Islahevi”nde büyüyen babasız bir çocuğun hali ne olacak? Nikâh
yadırgandıkça, gençlerin önü kapandıkça bu durumların önüne geçilebilecek
mi?   



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.