İyi niyet, iyi düşünce, iyimser bakış, güzel görme gibi muhatabı etkisi altına alan her davranış, ilişki ve iletişimde itici güç olan, olumlu enerji veren duygulardır. İyilik üzerine, güzellik temalarıyla yapılan her davranış, insanları birbirine daha da yakınlaştırır. Aslına bakılırsa insan, fıtratı gereği iyiliğe ve güzelliğe meyillidir. İyilik, güzellik ve iyimser bakış, insan olmanın bir gereğidir.

Kötü düşüncelerle, kötümser bakışla, art niyetle ve suizanla yaklaşılan her adım, insani ilişkilerde olumsuz sonuçlar bırakır; atılan her adımın da ikincisinin gelmeyeceği bir vaziyet alır. Böyle ortamlarda toplumsal güven oluşmaz.

 

Dilimize din dilindeki Arapça bir fiilden isme dönüşerek isim tamlaması olarak geçen "Hüsn-ü zan", ilişki ve iletişimde adeta bir dostluk köprüsü oluşturur. Güzellik, iyilik ve güzel duygu anlamlarına gelen "hüsn" ile yine din dilindeki Arapçadan, bilinmeyen, bilgi olmadan oluşan şüphe, şek, tahmin anlamlarına gelen "zan"ın birleşmesiyle oluşan "hüsn-ü zan", iyi his, güzel duygu ve iyi niyet anlamlarında bir davranıştır. Bu da aslında "iyi", "güzel" gibi aynı kökten gelen "hasene"dir.

Dilimizde, iyi his besleme, güzel duygu ve kanaat oluşturma gibi bir anlama bürünmüş ve "hüsn-ü zan" oluşmuştur. Hüsn-ü zan, bilgi ve belge olmaksızın, bir olay, bir kişi veya bir harekete karşı iyi niyetle yaklaşma; bir şey ya da bir kişi hakkında güzel düşünme, iyi ve güzel bakma davranışıdır. Hüsn-ü zannın tam tersi ise "sû-i zan"dır. Yani bilgi ve belge olmaksızın, bir olay, bir kişi veya hareket hakkında kötü düşünme, kötümser olma durumu. Bu, toplumsal güveni sarsan, düşmanlık ve düşmanlaştırma yaratan bir davranıştır. Oysa hüsn-ü zannın, güven oluşturma, itimat hissi uyandırma, saygı ve şefkati güçlendirme gibi kazanımları vardır. İkili ilişkilerde olsun, toplumsal alanda olsun, güven ortamına kapı aralar.

Hüsn-ü zannın yol arkadaşları vardır: İyimserlik, merhamet, şefkat, empati, sevgi, iyi niyet gibi... Hüsn-ü zannın yol arkadaşları, farklı ton ve renklerde olsa da aynı yolun yolcusu olmasından dolayı hedefleri, dostluk ve güven ortamına hizmet etmektir. Hem insan ilişkilerinde hem toplumsal boyutta olumlu etki bırakan bir davranıştır. Kişi, hareketler veya olaylar hakkında bilgi sahibi olmaksızın, olayları olumlu değerlendirmek, insan psikolojisinde de güzel etki bırakır.

Hüsn-ü zan sahibi kişilerin olgunlaşma ve kemale ermede önemli yol katettiği de bir gerçektir. Çünkü olayları ve kişileri değerlendirirken daha müspet bir yaklaşım içinde oldukları gözlenir. Böyle bir yaklaşım da güven ve itimat ortamının oluşmasına katkı sağlar.

Aslına bakılırsa hüsn-ü zanda, biraz da muhatabı ve olayları anlamaya yönelik bir durum vardır. Anlamaya çalışırken de sonuca varana kadar daha iyimser bir havanın hâkim olması söz konusudur. Bu yüzden, olayları ve kişileri anlamaya odaklı bir yaklaşım, düşünme ve değerlendirme imkânı da verir.

Hüsn-ü zan ortamına en yoğun ihtiyaç duyulan alanlar, siyaset, ekonomi ve medyadır. Medya denildiğinde de sosyal medya en başa konulmalıdır. Rekabetçi bir siyasetin hâkim olduğu toplumlarda hüsn-ü zan üzerine konuşulması zordur. Zor olduğu kadar, kaçınılmaz bir zaruret olduğunu da belirtmek gerekir. Kapitalist anlayışın hâkim olduğu ekonomik sistemlerde, daha çok kazanma, daha çok biriktirme anlayışı hüsn-ü zanı yok ediyor; sû-i zan hâkim oluyor. Güven duvarını yıkıyor. Alanda satan da alan da birbirine çıkarı kadar güveniyor.

Ve tabii ki medya, sosyal medya... "Bak geç" ya da "kaydır geç" gibi göze hitap eden, yapay zekâ algoritma teknolojisiyle yapılanların ilişkileri de iletişimi de bozduğu bir gerçek. Bu alanda yayınlanan her metin ya da paylaşılan her resim, neredeyse hüsn-ü zana vurulan bir darbe niteliği taşıyor. Dolayısıyla sosyal medya, daha hassas ve daha duyarlı olunması gereken bir alandır.

Şehir hayatında, durakta, otobüste, metroda, parkta ya da asansörde karşılaştığımız kişileri, giyimleriyle, davranışlarıyla ve hatta konuşmalarıyla değerlendirip onlardan hikmet çıkarmak değil tabii ki hüsn-ü zan; fakat onları anlamaya çalışmak, bizi daha anlamlı ve daha iyi hissettirecektir. Siyaset alanından ekonomik hayata, sosyal ilişkilerden ikili münasebetlere kadar her alanda güvene ihtiyaç vardır. Bu güven de karşıdaki kişiye yönelik olumsuz ve kötü düşüncelerle değil, iyi düşüncelerle değerlendirmeyle başlar.

Tabii ki günümüz toplumunda aldatma, sahtecilik, dolandırıcılık, hırsızlık, yalan gibi güven duvarını yıkan eylem ve davranışların yoğun olduğu bir gerçek. Bu hastalıklı davranış ve eylemlerin tedavi yöntemlerinden biri de aslında hüsn-ü zanla yaklaşmaktır. Kin, öfke, kibir, bencillik gibi olumsuz davranışların karşısında hüsn-ü zan bir tedavi yöntemi olmalıdır. Çünkü güven ortamının oluştuğu, kişilerin birbirine itimat duyduğu toplumlarda huzuru sağlamak daha kolaydır. Huzurlu toplumlarda ise aldatma, sahtecilik, dolandırıcılık, yalan gibi eylem ve davranışların yaşanma ihtimali düşük olacak ve etkisi de azalacaktır. Kin, öfke, kibir, bencillik gibi davranışlar da kendini göstermeyecektir.

Hüsn-ü zan davranışının toplumda hâkim olması, aslında güven ve itimadın kurumsallaşması demektir. Dostluk, sevgi, muhabbet, merhametin, empatinin, iyi bakma ve iyi düşünmenin yolunun açılması demektir.

Birbirini anlamaya çalışan kişilerde hüsn-ü zan güçlü olur. Birbirlerini anlamaya çalışan kişilerin farklı düşünce ve bakış açıları da olsa, bu farklılığın kendileri için bir zenginlik olduğunu göreceklerdir. İnsan, iyilik gördüğü kişiye iyilik yapar. Sen iyi yaklaşırsan muhatap da iyi yaklaşır. "Sen iyi olursan herkes iyi olur" anlayışı içinde, hüsn-ü zanın yol arkadaşları kadar kardeşleri de vardır: Hüsnüniyet, hüsn-ü haslet ve hüsn- ü fikir gibi. İyi niyet, iyi haslet, iyi fikir gibi... Güzel olmak, iyi fikirli, düşünceli olmak demektir.

Sosyal medya üzerinden algı oluşturarak hüsn-ü zanı öldürmenin, yok etmenin en yoğun olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Önyargı ile başlayan güvensizlik ortamını gidermenin en güzel yollarından biri, bilgi sahibi olmak ve hüsn-ü zanla yaklaşmaktır. Gelen bilgilerin doğruluk ve güvenirliğini araştırmaktır. Bilgi kaynaklarının çok hızlı tüketildiği, bilgiye ulaşmanın da çok rahat olduğu bu dönemde, önümüze konulan bilgilerin doğruluğunu araştırarak bir kanaat sahibi olmak bizi daha değerli kılar. Bu, ahlaki kaidenin, insani erdemlerin de bir parçasıdır. Önyargı ile algı üzerine hüküm vermek değil, bize sunulan bilgilerin doğruluğuna en azından yakîn ederek kanaat oluşturmaktır.

Kardeşlik bağlarına zarar veren, bilgiye ulaşmayı önleyen her türlü davranıştan uzak, hüsnüniyet, hüsn-ü haslet, hüsn-ü fikir ve hüsn-ü zan üzere olmak, hüsn-i yakîne ulaşmak ümidiyle...

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.